Katolik Kilisesi ve Papalık Makamı

Katolik Kilisesi ve Papalık Makamı
Yazan : @Dünya Dinleri Tarih : Kategori : Hıristiyan Katolik Mezhebi Yorumlar : 0 Okunma : 4942 Beğen : 0

Katolik kilisesinin ruhani ve cismani liderliğini temsil eden makam.

Grekçe pappas kelimesinden türetilen papa (baba), Katolik kilisesinin en yüksek ruhani reisi ve Vatikan Devleti’nin başkanı olan şahsa verilen dini-siyasi unvandır. Hıristiyanlığın ilk dönemlerinde Doğu piskoposlarının kullandığı ve kutsallığı üzerine tartışmaların yapıldığı bu unvan IV. yüzyıldan itibaren Roma piskoposu tarafından da kullanılmaya başlanmış, 998’de gerçekleştirilen Pavie Sinodu’nda kullanımı Roma piskoposuna hasredilmiştir.

Roma, İskenderiye ve Antakya, Hıristiyanlığın ilk dönemlerinde dini açıdan önemli merkezlerdi. Havari Petrus’un ilk Roma piskoposu sayılması ve Roma’nın başkent olmasından dolayı Roma piskoposu diğer merkezlerin piskoposlarından öncelikli bir konuma sahipti. İstanbul, Roma İmparatorluğu’nun merkezi haline gelince 451’deki Kadıköy Konsili’nde Roma’nın karşı çıkmasına rağmen İstanbul ve Kudüs de dini merkez olarak kabul edilmiş, bu merkezlerin piskoposlarının kilisedeki konumları belirlenmiştir. Piskoposluk sıralaması Kadıköy Konsili’nde şöyle tesbit edilmiştir: Roma, İstanbul, İskenderiye, Antakya, Kudüs. Böylece kilisede “pentarşi” diye adlandırılan beşli yönetim anlayışı ortaya çıkmıştır. Aynı zamanda Kadıköy Konsili’nde Roma, Aziz Petrus ve Aziz Pavlus gibi havarilerin vatanı olduğu için öncelikli kutsal şehir sayılmış ve Roma başpiskoposu (papa) Aziz Petrus’un halefi kabul edilmiş, söz konusu tartışma, konsil kararlarının papalık tarafından onaylanması ile yürürlüğe girebileceği şeklindeki genel kilise kabulü ile sona ermiştir. Roma piskoposu olan papa XI. yüzyıla kadar bütün Hıristiyanlığın en yüce şahsiyeti kabul edilmiştir. Bu yüzyıldan itibaren meydana gelen bölünmeden sonra Doğu Ortodoks kilisesi papanın evrensel otoritesini reddetmiş, böylece papa sadece Roma Latin Katolik kilisesinin başını temsil etmeye başlamıştır.

Katolik kilisesine göre papa ilk Roma piskoposu sayılan Havari Petrus’un halefi olduğundan hıristiyanlar arasında Petrus’un konumu gibi bir yere sahiptir. Hz. isa’nın, Matta İncili’nde yer alan (16/18-19), “Ben de sana derim ki sen Petrus’sun; ve ben kilisemi bu kayanın üzerine kuracağım; ve ölüler diyarının kapıları onu yenemeyecektir. Göklerin hükümranlığının anahtarlarını sana vereceğim; yeryüzünde her ne bağlarsan göklerde de bağlanmış olacak ve yeryüzünde her ne çözersen göklerde de çözülmüş olacak” şeklindeki ifadesine dayanarak Katolik kilisesi isa’nın kurduğu kilisenin başının papa olduğunu kabul etmiş, aynı zamanda inanç esaslarını oluşturan doktrin ve disiplini belirleme yetkisinin de onun elinde olduğunu ileri sürmüştür.

Katolik hıristiyanlara göre dirilişinden sonra -başka havarilerin de hazır bulunmasına rağmen- isa sadece Petrus’a, “Kuzularımı güt” demiş (Yuhanna, 21/15), böylece kilisenin yönetimini Petrus’a vermiş, bu görev ondan halefleri olan Roma piskoposlarına (papalar) geçmiştir. III. yüzyılın başlarından itibaren Petrus’a (32-67) kadar çıkarılan papalık sıralaması geleneği daha sonraki yıllarda genel kabul görmüştür. Hegesippus (II. yüzyıl), Irenaeus (II-III. yüzyıl) ve tarihçi Eusebius (ö. 340) tarafından oluşturulan papalık sıralamasında ilk sırayı Papa Aziz Linus (67-76) almaktadır. Petrus’un ardından papalık makamına Papa XVI. Benedict ile birlikte (2005) toplam 265 papa oturmuştur.

I. Vatikan Konsili’nde (1870) Katolik kilisesi papanın evrensel kilisede en üst iktidara sahip olduğunu ileri sürmüştür. Aynı zamanda Luka İncili’ndeki (22/32), “Fakat senin imanın tükenmesin diye senin için ben dua ettim ve yine döndüğün zaman kardeşlerine kuvvet ver” ifadesine dayanılarak papanın yanılmazlığı (infaillibilité) ilkesi karara bağlanmıştır. Bu karara göre papa bütün hıristiyanların çobanı ve doktrin koyucusu olarak iman, doktrin ve kilisenin gelenekleri konusunda tesbit ettiği esaslarda tanrısal desteğe sahip olup yanılmazlık özelliği taşımaktadır. Bu yanılmazlık ona kurtarıcı isa tarafından verilmiştir. II. Vatikan Konsili’nde (1964) papanın yanılmazlığı kararı sınırlandırılmıştır. 21 Kasım 1964 tarihinde kabul edilen “Lumen Gentium” kararına göre papanın yanılmazlığı papanın kilisedeki konumu, kilisenin yanılmazlığı ve piskoposlarla birlik halinde olmasıyla ilişkilendirilerek açıklanmıştır. Ancak kiliseyle ilgili kararlarda ve iman meselelerinde açıklama yaptığında papanın yanılmaz ve tek otorite oluşu açıkça vurgulanmıştır (Poupard, Dictionnaire, s. 1501). Papanın yanılmazlığı kararı diğer hıristiyan mezheplerinde olduğu gibi Katolikler arasında da rahatsızlığa sebebiyet vermiş, bu yüzden tartışmalar ve ayrılmalar meydana gelmiştir. Eski Katolikler diye anılan hıristiyan mezhebi papanın yanılmazlığını reddedip ayrılanlardan oluşmaktadır. Günümüzde Katolikler arasında papanın yanılmazlığını eleştiren Hans Küng gibi bazı ilahiyatçı bilim adamları papalık tarafından çeşitli cezalara çarptırılmış ve dini eğitim verme yetkileri iptal edilmiştir (Küng, s. 103-197).

Papa dini açıdan dünyadaki bütün Katolikler’in başı ve Vatikan Devleti’nin yöneticisidir. Bu görevinde papaya kardinaller yardımcı olur. Kardinalleri papa, papayı da kardinaller seçer. Bu makama seçilen papalar X. yüzyıldan itibaren yeni bir isim almıştır. Bu uygulamayı Papa XII. John (955-963) başlatmıştır. Ancak Papa II. Marcellus (1555) gibi bu uygulamayı benimsemeyenler de olmuştur. Hıristiyan kilise tarihinde papalar, Papa II. Nicolas’ın (1058-1061) yayımladığı kararnameden sonra kardinaller tarafından seçilmeye başlanmıştır. 1271 yılından itibaren bu seçim, bir salonda toplanan ve üzerlerine kapıları kilitlenen kardinallerce gerçekletirilmektedir. Papalık seçimine seksen yaşını aşan kardinaller katılamaz. Kardinallerin üçte ikisinden fazlasının oyunu alan her Katolik erkek papa seçilebilir. Eğer seçilen kişi piskopos değilse papa olduğu ilan edilmeden önce piskopos olarak takdis edilir. Katolik geleneğinde papanın görevi kiliseye hizmettir. Papa seçilen kişi ölünceye kadar bu görevde kalır. Ancak papalık tarihinde istifa eden bazı papalar olmuştur. İmparatorun veya güçlü bir hanedanın baskısı yahut desteğiyle teamüle aykırı biçimde seçilmiş, Roma Katolik kilisesinin yasal kabul etmediği papalar olarak bilinen “antipapalar” da vardır. Katolik kilisesinde papalık yapanların tam listesinin yer aldığı Papalık Yıllığı’nda (Annuaire Pontifical) gayri nizami usullerle seçilen otuz dokuz papanın ismi yer almaktadır. Papalık tarihinde aynı adla iktidarda bulunmuş, papalar ve antipapalar da vardır (Işık, s. 46).

Papalık Hıristiyanlık tarihinin en eski kurumlarındandır. Katolik Hıristiyanlığının merkeziyetçi bir yapıya sahip olmasını sağlayan husus papanın statüsüdür. Katolik kilisesinde dini yapı tanrısal kelam ve gelenek şeklinde iki unsurdan teşekkül etmektedir. Hem tanrısal kelamın hem geleneğin izahında birinci derecede rol oynayan unsur ruhban sınıfıdır. isa ve Petrus’un aracılığı ile dini öğretme yetkisine sahip olan ruhban sınıfı Hıristiyanlığın en dinamik yönünü oluşturmaktadır. Böylece Petrus ve onun halefleri olan papalar isa’nın varisleri olarak manevi otoriteye sahiptir. Bu sebeple konsil toplama kararı papaya aittir. Konsilde bütün piskoposlar tarafından alınan kararların geçerli sayılması papanın onayına bağlıdır. Papalık inanç, ibadet ve disiplinle ilgili birçok problemi çözmek için bugüne kadar yirmi bir genel konsil toplamıştır. Son konsil 1962-1965 yılları arasında Roma’da toplanan II. Vatikan Konsili’dir. Papa, Roma piskoposu, isa’nın vekili, havarilerin prensinin (Petrus) halefi, evrensel kilisenin şefi, Batı’nın patriği, İtalya’nın başrahibi (primat), Roma bölgesinin başpiskoposu ve Vatikan Devleti’nin hükümdarı gibi birçok unvan taşımaktadır. Papa XVI. Benedict bunlardan “Batı’nın patriği” unvanını kullanmaktan vazgeçmiştir.

Papa aynı zamanda papalığa bağlı meclislerin de başıdır. Katolik kilisesi bütün işlerini Vatikan’ın idari yapısı denilen bu meclisler yoluyla yürütmektedir. Papa, Vatikan Kilise Devleti’ni çeşitli kurumlarla yönetmektedir. Bunlar Papalık Meclisi, Rahipler Sinodu, Kardinaller Meclisi, Devlet Sekreterliği ile bunlara bağlı Dışişleri Bakanlığı, kurullar (iman doktrini, Doğu kiliseleri, ibadet ve sakramentler, azizlik davaları, piskoposlar, hıristiyanlaştırma, rahipler, kutsallaşmış hayat ve apostolik hayat, Katolik eğitimi), papalık komisyonları, konseyler (laikler, hıristiyanlar birliği, aile, adalet ve barış, bir tek kalp, göçmenler, sağlık, kilise hukuku yasaları, hıristiyan olmayanlar, inanmayanlarla diyalog, kültür, sosyal iletişim), bürolar (apostolik oda, apostolik meclisin mülkiyeti, apostolik meclisin ekonomik büroları) ve mahkemelerden (apostolik kutsal bağışlama, yüksek apostolik imza, on iki üyeli Roma) oluşmaktadır (Poupard, Le pape, s. 70-83).

Tarihte papalar siyasi olayların da içerisinde bulunmuştur; bazan aktif rol üstlenmişler, krallar ve devlet yöneticileri üzerinde otorite kurmuşlar veya onlara itaat etmişlerdir. Papalık tarihinde papa-imparator iş birliğinin en güzel örneği Papa III. Leo ile (796-816) Kral Charlemagne arasında yaşanmıştır. 800 yılında Papa III. Leo’nun Charlemagne’a taç giydirmesi bu dayanışmayı doruk noktasına çıkarmıştır. Charlemagne papalığın en büyük hamisi olmuş, Tanrı’nın sitesi olan Vatikan’ı yetki ve himayesi altına almıştır. Ancak Karolenj Hanedanlığı’nın yıkılmasıyla birlikte papalar sorumluluk alanlarına giren topraklarda siyasal yönetimin başına geçmişlerdir. Papa VII. Gregory (1073-1085) yayımladığı bir genelge ile papanın imparator karşısındaki dokunulmaz kimliğini açıkça ilan etmiş, papa unvanının Roma piskoposundan başkası tarafından kullanılmasını yasaklamıştır (Martin, DTC, XI, 1883-1890). Böylece papalık makamı Ortaçağ boyunca cinayet, boşanma vb. konularda hakemlik vazifesini yerine getirmiş ve aforoz yetkisini herkese karşı kullanmıştır. Fakat XII. yüzyıldan itibaren papalığa karşı şiddeti giderek artan bir eleştiri dönemi başlamıştır. Papalığa sınırsız teokratik yapı kazandırma hedefini güden Papa VIII. Boniface (1294-1303), Kral Philipe le Bel ile arası iyice açılınca istifa etmek zorunda kalmıştır. Rönesans devrinde papalık bir çöküş sürecine girmiş, 1305-1376 ve 1378-1403 yılları arasında yaşanan Avignon Papalığı krizi bu döneme damgasını vurmuştur. Bu sıralarda Katolik Hıristiyanlığı iki ve daha sonra üç papalı kriz dönemlerini yaşamıştır.

Hem Hıristiyanlık hem de İslam tarihi bakımından çok ağır sonuçları olan Haçlı seferleri papaların önderliğinde gerçekleştirilmiştir. Ayrıca Sultan Orhan, I. Murad ve II. Mehmed dönemi savaşları ile Niğbolu Savaşı, Preveze Deniz Muharebesi ve İnebahtı Deniz Savaşı zamanın papaları tarafından teşvik edilen savaşlardır. Modernizme ve yenilenmeye çok şiddetli tepki gösteren papalar olduğu gibi diğer mezhepler ve dinlerle ilişki kurmaya önem veren papalar da olmuştur. Bugün papalık merkezi olarak Vatikan 900 milyona yakın Katolik hıristiyan nüfusun manevi merkezi durumundadır.

Ortodokslar’a göre Katolik kilisesinin mevcut papa anlayışı İnciller’den değil tarihi şartlardan çıkmıştır. Ortodokslar’ın papaya bakışı ilk dönemlerde kurulan beş patrikliğe göre belirlenmiştir. Onlara göre papa Roma’nın patriğidir. Roma patrikliğinin diğer patriklikler üzerinde yargılama veya yönetme değil şeref önceliği vardır. Protestanlar ise ruhban sınıfının en yüksek temsilcisi diye kabul ettikleri papaya dini açıdan önem vermezler. Sonradan ortaya çıkmış bir kurum olarak papalığı otorite sisteminin, hiyerarşinin ve iktidarın mükemmel temsilcisi şeklinde görürler; kilisede papanın sahip olduğu tarzda bir yetkinin kimseye verilmediğini savunarak bu yetkiyi reddederler



Yazar Hakkında

  • @Dünya Dinleri

    @Dünya Dinleri

    Bırakın Fikirleriniz Özgür Kalsın ! https://www.alternatifforum.org

    Dunyadinleri.Com Yöneticisi

İlgili Sayfalar