“Hiç bir insan kendi kaderini yönlendiremez. Daha önceki yaşamda yapılan eylemlerin bu yaşamda meyve ürettiği görülmüştür. Ruh, Karma yüklü birikimi ile tekrar doğar. Yalnızca iffetli eylemleri yerine getirerek göksel varlıkların mertebesine ulaşır. İyi ve kötü eylemlerin bileşimi insanlık mertebesini kazanır. Şehvete düşkünlük ve benzeri ayıplar yolu ile daha düşük seviyeli hayvanlar arasında doğar. ”
Mahabharata, III. 208. 22, 30.
A.
Rama, vatandaşların haykırışlarını dinleyerek, karısını ikinci sefer reddetti ve onu sürgün olarak ormana gönderdi, keder ile öylesine güçsüzleşmişti ki krallığa ait görevlerini yerine getirme imkanı yoktu. Fakat eski bir hikayeyi ve krallığa ait görevlerini yerine getirmede başarısızlığa uğrayan bir krala ne olduğunu hatırlaması onu yeniden görevine uygun davranmaya yöneltti. Bu, en azından kardeşi Lakşmana’ya anlattığı hikaye idi.
Bir zamanlar, Nriga isminde çok dindar bir kral vardı. Bir fırsatında, Puşkar’a hacca giderken Brahman kastı mensuplarına on milyon inek dağıttı. Her inek buzağısı ile iştirak etti; buzağı ve ineklerin hepsi altın mücevher takınmıştı. Zavallı bir Brahman’ın özel malı olan bir inek diğer inekler arasına karışmış ve kral onu da diğerleri ile birlikte zekat olarak vermişti. Sahibi onu bulmak için uzun süre harcamıştı, ve sonunda kaybettiği hayvanı bir kast arkadaşnın inek barakası içinde ayakta dururken buldu.
İneği ismiyle çağırdığında, inek sahibinin sesini hemen tanıdı. sürüden ayrıldı ve yol boyunca onu takip etti. Bulunduğu sürünün sahibi olan Brahman kendi malı olduğuna inandığı ineği kolayca kaybetmeye hazır değildi ve ineğin arkasından koşarak: “O inek benim. Onu kraldan aldım” diye bağırdı. Çok sıcak bir çekişme meydana geldi, bunun sonucu olarak kendilerini kralın sarayının kapısının dışında buldular. Kşisel olarak ona başvurmaya karar verdiler. Maalesef, çok uzun bir süre dışarıda bekletildiler, sonunda kralın huzuruna kabul edildiklerinde çok sinirliydiler, ve krala şikayetlerini bildirmek yerine onu lanetlediler.
“Bizi uzun süre dışarıda beklettiğin ve şikayetimizi dinlemekte başarısız kaldığın için biz seni bir kertenkele olman ve bu şekilde binlerce yıl kalman için lanetliyoruz. Yalnız tanrı Vişnu dünyaya Krişna şeklinde göründüğü zaman, kurtuluşunu onun ellerinden elde edeceksin; ve bu dördüncü çağ yaklaşana kadar oluşmayacak” dediler. İki Brahman, duygularını sert bir biçimde ifade ettikten sonra saraydan ayrıldılar.
İneğin yaşlı ve güçsüz bir yaratık olması nedeniyle, bu anlaşmazlıklarını ineği başka bir Brahman’a hediye olarak vermekle sonuçlandırmaya karar verdiler. Kralın bakanları efendilerine olanları işittiklerinde sıkıntıya düştüler ve kederlerini göstermede yavaş kalmadılar. Fakat Nriga’nın kendisi oldukça sakindi. Bakanlarına, hemen yapmalarını arzuladığı iki şey olduğunu söyledi. İlk olarak krallığa ait mimara, biri sıcak, biri yağmurlu dönemde ve biri de kış mevsiminde yaşayabileceği üç ev inşa etmesini talimat olarak verdi.
Aynı zamanda bu inziva yerinin her tarafına birkaç mil hoyunca meyve ağaçları ve çiçekli çalılar dikilecekti. Bu düzenlemeleri yapmak suretiyle, hükümdar bulunduğu bu zor durumunu yumuşatmayı ümit etti. İkinci arzusu oğlunun taç giyme törenlerinin gecikmeksizin düzenlenmesi idi. Üç bina inşa edilmesinden ve oğlunun tahta oturtulmasından sonra, Nriga, halefine (tahta oturan oğluna) krallığı nasıl yönetmesi ve kastı için nizam edilen kanunları nasıl yorumlaması gerektiği konusunda çok güzel tavsiyeler verdi.
Dikkatini bilhassa çok basit olarak düşündüğü kusur için başına gelen bu çok keder verici cezaya verdi. “Yine de benim için gözyaşı dökme. Hepimiz mutluluk ve üzüntü dağıtan zamanın elindeyiz. Kaderimizi değiştiremeyiz. Bizim için belirlenen kaderi kabul etmek zorundayız. Ve unutma ki bu yaşamımızda olanların sorumlusu önceki yaşamımızdaki eylemlerimizdir” dedi. Verdiği bu öğütlerle, hükümdar oğluna ve hükümet bakanlarına veda etti, ve onun için mimarın inşa ettiği binalarda inzivaya çekildi.
Bu korkunç hikayeyi anlattığında Rama erkek kardeşine bir kez daha ”Düşün bir kere , Kral Nriga, o lanetlemeden dolayı ıstırap çekiyor. Hemen saray kapısına git ve saray kapısında bekleyen hiç rica ve niyaz eden kimse varmı diye bak. Krallığındaki olaylarla her gün ilgilenmeyen kral, hiç bir rüzgarın esmediği korku dolu cehenneme düşer” dedi.
Ramayana, VII. 63.
B.
Ayodhya kralı Nriga, Brahmanlara çok bağlıydı, ve bu kutsal insanlara sayısız inek verdi. Eğer deniz kenarındaki kum taneciklerini, gökteki yıldızları ya da yağmur damlalarını saymak mümkün olsaydı, o dindar hükümdarın Brahmanlara verdiği ineklerin sayısını söyleyebilirdiniz. Ve yine de bu çok dindar ve cömert kral bir kertenkeleye dönüştürüldü, ve binlerce ve binlerce yıl için kuru bir kuyunun içinde kalmaya mahkum edildi, ve sadece kolayca affolunabilir bir günah için.
Vişnu’nun genedoğumu olan Krişna’nın dördüncü çağın başlangıcında gelip onu kurtarana kadar çektiği ızdıraplardan da özgür bırakılmadı. Nriga, bir gün Brahmanlara bin inek hediye etmeye karar verdi. İnekler gümüş toynaklı ve altın boynuzlu olmak üzere, beyaz, siyah, kahverengi, gri ve sarı gibi çok renkliydiler. Her biri ipekli giysilerle kaplıydılar, ve her birine yiyecek ve para yüklenerek gönderildiler. Maalesef, hediyelerini alanlar ineklerini evlerine götürürlerken, ineklerden biri sürüden ayrıldı ve bulunamadı. Kral ve hizmetlilerinin bilgisi haricinde, inek eski mahalline geri döndü. Ertesi gün, hükümdar bin inek daha vermeye karar verdi, ve onların arasında bir önceki gün hediye olarak verilen inek de vardı. İneğin sahibi, halen her yerde kaybolan hediyesini (ineği) arıyordu, ve ikinci gün hediye olarak gönderilen ineklere araba ile saraydan ayrılırlarken rastladı.
İnekleri tek tek kontrol ederek kaybettiği hayvanı buldu, ve hemen onun üzerinde hak idda etti. “Bu inek benim. Onu dün kraldan aldım” diye bağırdı. Fakat onun yeni sahibi haklı olarak, “Bu inek benim, onu bugün kraldan aldım, onu almanıza izin vermeyeceğim” şeklinde cevap verdi. Böyle bir durum oluştuğunda, çok kısa zamanda her iki taraf öfkelenmiş olur, ve karşılıklı şikayet ve kötüye kullanmanın müşterek bağrışmaları ile her ikisi de kralın huzuruna çıkmaya karar verdiler, ve sanki herbiri onları kraldan evvel tanıyormuş gibi gerçekleri ortaya döktüler.
Nriga oldukça kederliydi. En içten hürmetle önlerinde selam vererek bu müşkülattan kurtulmak için bir teklifte bulunma cüretine girişti. İnek üzerindeki haklarından vazgeçmeyi kabul eden Brahman’a yüzbin rupi vermeyi taahhüt edeceğini gösteren dostane bir uyuşmaya yanaşmalarını rica etti. Fakat Brahmanların her ikisi de bağırarak böylesi değersiz bir teklifi hiç bir zaman kabul edemeyeceklerini beyan ettiler. Hediyeler bu kadar basitçe küçük görülmüş olamazdı. Hediyeler kutsal şeylerdi.
Kral onlara ciddiyetle hediye sunmuştu ve bu hediyeyi almışlardı, ve buna karşılık olarak onlar kralı kutsamışlardı. Böylesi dini durumlar altında elde edilen inekten para için vazgeçilemezdi. Bunu yapmaktansa hayvanı krala bırakmayı tercih ederlerdi. Brahmanlar ineği arkalarında bırakıp giderlerken Nriga suçu yüzünden kederlenmişti. Her ne yaptıysa farkında olmadan yapmıştı. Bununla beraber daha önce olduğundan daha dindar ve daha cömert davranarak günahlarından arınmaya çabaladı . Ama çabalarının hiç bir yararı yoktu.
Çünkü, öldüğü ve ölüm efendisinin huzuruna çıktığında, günahlarından kurtulmadığını anladı. Ölüm, ona oldukça nazik bir şekilde muamele etti. Yeni geleni karşılamak için sandalyesinden kalktı ve nazik bir şekilde ona oturmasını söyledi. Ona gerçekten en sevecen tarzda muamele etti, ve çok az günahı olmasına rağmen oldukça fazla değer kazanmıştı. Ve böylece ölüm ona, “Gerçeği tanımada, sana iki seçenek teklif ediyorum; ya haysiyetlerinin ödülü, ya da günahlarının cezası” dedi.
Bu teklife karşılık olarak, kral önce cezayı kabul edeceğini, daha sonra hoşça vakit geçireceğini söyledi. Ölümün efendisi, ”Eğer, bu senin kararınsa, şimdi söyleyeceğime kulak ver” dedi ve, “Bir zamanlar, istemeyerek olmasına rağmen, zekat olarak Brahmanlara aynı ineği iki kez verdin. Bu günahın için kertenkeleye dönüştürüleceksin ve Gamti nehri yakınında bulunan bir orman içindeki kuru bir kuyu içinde yaşayacaksın. Üçüncü çağ sonunda, Vişnu’nun enkarnasyonu olan Krişna dünyaya indiği zaman, seni bu dertten kurtaracak” diye devam etti.
Ölümün efendisi bu ifadeyi beyan eder etmez, Ayodhya’nın kudretli hükümdarı olan Nriga, bir kertenkeleye dönüştürüldü ve bulduğu küçük yaratıklarla kendisini besleyerek canlı kalmaya çalıştığı kuru bir kuyunun dibinde kendini buldu.
Birkaç çağ geçtikten sonra, Vişnu Krişna şeklinde doğdu. Bir gün Gamti nehri kenarında oğulları ve torunları ile avlanırken, genç aile çok susadı ve su aramak için orman içinde gezindiler. Sonunda biri bir kuyu buldu, fakat kuyunun kenarından baktığında, hayal kırıklığı ile kuyunun boş olduğunu gördü. Bununla beraber, kuyu dibinde uzanan büyük kertenkeleyi görerek merakı harekete geçti. Ve, “Kardeşlerim, gelin ve bakın: burada kuyunun dibinde büyük bir kertenkele var. Gelin türbanlarımızı birbirine bağlayalım, birimiz aşağı insin ve kertenkeleyi yukarı çıkarsın” diye haykırdı. Bu teklif kabul edildi. Genç adamlar türbanlarını birbirine bağladılar ve biri kuyuya indi. Ama onların bu şekilde yukarı çıkarmaları için kertenkele oldukça ağırdı. Buna rağmen yılmamaya karar verdiler.
Onlardan biri “Bu yaratığı buradan çıkarmadan buradan ayrılmayacağız” dedi. Böylece, komşu köylerden ip tedarik ettiler ve kertenkelenin vücuduna bağladılar. Ama güçlerinin son noktasına kadar ipi çekmelerine rağmen kertenkele yerinden bile kımıldamadı. Bu arada, büyükbabaları olayın olduğu yere geldi, ve torunlarının hikayesini işittikten sonra kuyunun dibine indi. Hiç şüphesiz, genç adamlar dedelerinin onlara yardım edemeyeceğini düşündüler. Fakat Krişna, ayağını kertenkelenin vücuduna basar basmaz harika bir dönüşüm gerçekleşti. Kertenkele çok yakışıklı bir erkeğe dönüştü.
Dönüşen kertenkele ellerini birleştirerek Krişna’nın ayaklarına kapandı ve sevgi gösteren kelimeler kullanarak kurtarıcısına teşekkür etti. O, Krişna’nın kim olduğunu biliyordu. Ona şefkat okyanusu olarak hitap etti, çünkü onu düşük seviyedeki hayatından hatırlamıştı. Fakat, torunların “Ne oldu? Ne oldu? Bu adam bir kertenkeleye dönüştürülmek için ne kusur işledi?” diyerek bağırmalarıyla sözü kesildi. Ve böylece Krişna, krala dönerek, “Bu beladan dolayı neden ızdırapçektiğini torunlarıma söyle. Kimsin? Nereden geliyorsun? Ve ne tür bir günah işledin?” dedi.
Kral “Bu soruları bana siz mi soruyorsunuz?” dedi. Bunların cevabını siz biliyorsunuz. Bununla birlikte emirlerinize boyun eğerek itaat ederim.” Böylece genç adamlara hikayeyi tekrar etti ve araya giren bu çağlar boyunca Krişna’nın lotüs ayakları üzerinde kurtarılmayı düşünmekten başka hiç bir şey düşünmediğini ekledi. Hikayenin sonucunda, kral Nriga orada hazır olarak onu bekleyen göksel arabasına bindi ve cennete gitti.
Fakat Krişna bu hikayenin anafikrini vurgulama konusunda başarısız kalmadı. “Hiç bir zaman bir Brahman’ı yaralama; onun hiç bir malını alma. Onun hatalarına karşı sabırlı ol; ona iyi bak ve ona daima hürmet göster. Eğer bir Brahman’a bir zamanlar verdiğin herhangi bir şeyi geri alırsan bu dindar kralın başına gelen büyük ceza kadar ıstırap çekeceğini ve benimle bir Brahman arasında hiç bir fark olmadığını hatırla. Eğer bir Brahman’a hürmet edersen bana hürmet etmiş olursun ve öldüğünde en yüksek cennete gidersin.
Bagavata Purana (Prem Sagar, 65).
Kaynak: J.M. Macfie- Hint Efsaneleri.
Bırakın Fikirleriniz Özgür Kalsın ! https://www.alternatifforum.org
Dunyadinleri.Com Yöneticisi
Yorumlar : 0
Hintlilerin Ramayana DestanıYorumlar : 0
Hint Mitolojisi'nin Temel KaynaklarıYorumlar : 0
Kertenkeleye Dönüşen KralYorumlar : 0
Hindistan Mitolojisi : İndra ve EjderhaYorumlar : 0
Hindu Mitolojisinde Fil Tanrı GaneshaYorumlar : 0
Dul Yakma Töreni ( Sati )Yorumlar : 0
Budist Sigiriya Kalesi veya Aslan Kayası MitolojisiYorumlar : 0
Hint Mitolojisinde Rahu ve Ay - Güneş Tutulması