İktidar, iki gündür Ankara, İzmir, Adana ve diğer illerde sınır tanımayan bir polis terörü uyguluyor.
Bütün eğitim düzenini imam hatipleştirecek yasa tasarısına karşı kamu çalışanları ve diğer muhalefet güçlerinin protesto eylemini açık bir zorbalıkla bastırmaya çalışıyor.
Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu(KESK) üyeleri iktidarın zorbalığına karşı kahramanca direniyor.
AKP aynı zorbalığı Meclis'te de yapıyor.
Yer, zemin ve ortamın değişmesi fark etmiyor.
İktidar partisinin bu tutumu, onun gözü dönmüş bir kararlılık içinde olduğunu gösteriyor.
Cumhuriyetin rövanşını almak, 150 yıla ulaşan modernleşme ve aydınlanma sürecini geriye çekmek için elinden geleni yapıyor.
AKP ve Cemaat kapsamlı bir karşı devrimci saldırı başlatmış durumda.
AKP iktidarı, şeri hükümlerle Cumhuriyetin başlangıç ilkeleri arasında bir ortalama almaya çalışıyor.
Bu,ılımlı İslam rejiminden başka bir şey değildir.
Ancak böyle bir ortalama almak tarihsel, sosyolojik ve kültürel olarak mümkün değildir.
Çünkü bu süreç, zaten büyük ölçüde sınırlanan Cumhuriyetin kazanımlarının tamamen tasfiyesiyle sonuçlanacaktır.
Bu mücadele, MHP'nin gerici eğitim yasasına karşı direnmeyeceğini de ortaya çıkardı.
MHP'li milletvekilleri 4+4+4 teklifinin 9'uncu maddesinin oylanmasında AKP'lilerle birlikte kabul oyu kullandı.
MHP bu tavrıyla Başbakan Erdoğan'ın "dindar ve kindar gençlik" yetiştirme hedefini paylaştığını gösterdi.
aman ya promete mhp barajı geçemeyecekti tayyip istedi ve geçti. ekranlarda laf salatası yapıp perde arkasında birbirlerini okşuyorlar. akp çatladı denilirken mhp başkanı güçlü türkiye için güçlü iktidar lazım akp bölünmesin demedimi daha 1 ay önce.
ABDullah gülle tayyip erdoğanın geçmişteki sözleri şimdiki fikirlerinide zaten herkes biliyor. ne bekleyeceksinki bunlardan...
1922-1937 arası gerçekleşen devrimler, toplumsal bir tabana dayanmadan, Mustafa Kemâl önderliğinde dönemin "elit"i tarafından gerçekleştirildi. Sivil tabanı olmayan ve her an bir karşı devrim riski bulunan devrimlein koruyuculuğunu da,TSK üstlendi. Bizim cumhuriyet "aydın"(!)ları TSK desteğinin ilânihâye devam edemiyeceğini, etse de ileride buna gücünün yetmeyebileceğini farkedemediler.
T.C. nin kuruluşundan itibaren aydınlanma tepeden başladı. Esâsen bu pek de sağlıklı bir yol olmamakla birlikte, başka bir çâre de yoktu. İnkılapların halka anlatılması sevdirilmesi gerekiyordu. Bu da; eğitimi, uzun ve meşakkatli bir süreci zorunlu kılıyordu. Bizim nev'i şahsına münhasır "aydın"(!)lar 'Hot-zot' ile eğitim arasındaki farkı farkedinceye kadar, iş işten geçti.
Kültür devrimlerinin kalıcı olabilmesi, Vatandaşlık şuuruna sâhip bireylerin yetişmesine ve demokrasi kültürü ile mücehhez toplum oluşmasına bağlıydı. Lâikliğin dinsizlik olmadığının, tam tersine din ve vicdan hürrriyetinin sigortası olduğunun, insanları Allah ile aldatmayı önlediğinin zihinlere kazınması gerekiyordu. Bizim kendini beğenmiş aydınlar; Kur'an kursları , sakal, sarık, cübbe ile uğraşmayı "mahâret" sanıp, kazanmaları gereken insanları hem kendilerinden, hem de genç Cumhuriyetin aydınlık ideallerinden uzaklaştırdılar.
AKP, bu güne kadar yaptıklarına destek oluşturan sivil tabanı 'Mars'tan getirmedi.
söylediklerinde haklısın arif bey. ama haklı olman kabullenmeyide getirmemeli. yeşil sermayenin yimpaşların kombasanların halkın parasını çarpıp iflas ettik diyerek parayı una şekere bulayıp muhtaç halka kitaba el bas gazlambasının ışığıyla idare et deyişleride bizim statükocu gerzeklerin suçu değil herhalde.