Hinduizm

Ana Sayfa Forum Din ve İnançlar Hinduizm Hinduizm`e gore Yaratilis

Hinduizm`e gore Yaratilis

  • Ozan Gnosis
    Ozan Gnosis
    dunyadinleri.com/amethystium
    buradaydı
    Cinsiyet : Bay
    Şehir : Ankara
    Meslek : Bilişim
    Giriş : 963
    İnandığınız Din : Belirtmiyor
    İnançlı Birimisiniz? : Belirtmiyor
  • Yazan : Ozan Gnosis Tarih : Kategori : Hinduizm Cevaplar : 14 Okunma : 14808 Beğeniler : 0
    Hinduizm`e gore Yaratilis

    Eski bir Hindu Puranasi der ki “Her sey Brahman`in bir ruyasindan ibarettir”

    Cesitli Upanishadlar ise soyle der:

    “Sonsuz bilinc, kendini bilinir kılmak icin ayni anda suje ve obje, algilayan ve algilanan oldu, hiçbir şekilde değişmeden her türlü form ve görüntü oldu, Tanri oldu, sonsuzlukta kendi icine baktı ve dünya olarak, evren olarak göründü, yanılsama (maya) aracılığıyla düalite olarak tezahür etti, icteki umursamaz ve etkilenmez tanik oldu, duyu organları oldu, yıldızlar oldu gökyüzünde, kalpte sevgi oldu, umut oldu gönüllerde, coşku oldu o, güvercinler oldu ve bütün bunların hepsini algılayan algı oldu...” Hindu Upanisadlarindan bir derleme: Mö 900-200

    Not: Hinduizm`e gore gercekligin de katmanlari vardir nasil ki ruyamizda yaptigimiz ya da hissettigimiz bir sey, ruyamizdayken gercek uyandigimizda degilse, Hinduizm`e gore yaratilis da dunya gozuyle yani Maya / iluzyon araciligiyla bakilinca gercek, iluzyondan ayiri bakilinca yanilsamadir birkac yil once yazdigim asagidaki yazim, Maya yani iluzyon gozunden bakilinca Isvara`nin (Tanri`nin) durumunu / yaratisini /tezahurunu anlatir. Hinduizm`de bu olaya "Nihai gerceklik" olarak bakildiginda ise, ortada yaratilis falan yoktur, sadece sonsuz Brahman vardir.

    Ortadoğu dinlerinde (Musevilik, Hristiyanlık ve İslam) “yaratılış” kelimesi ile kastedilen, Tanrı’nın belirli bir zamanda kendinden tamamen ayrı olarak yoktan var ettiği maddesel dünya/evrendir. Tanrı bu dinlerde, belli bir zamanda “ol” demiştir ve 6 günde dünyayı, güneşi, göğü ve yeri yaratmıştır. Bu sürece ilişkin başka bir ayrıntı verilmez yalnızca Tanrı’nın “ol” emriyle birinci, ikinci, üçüncü, dördüncü...vs günlerde yarattığı göksel maddelerden, “yerin ve göğün” yaratılışından bahsedilir. Bu üç dinde de bu konuda ortak nokta, yaratılan bütün bu evrenin Tanrı’dan tamamen ayrı olmasıdır, Tanrı yarattığı şeyleri yönetir kontrol eder ancak yarattıklarıyla kendisinin hiçbir ilgisi yoktur, kendisi yarattığı evrenden tamamen ayrıdır.

    Hindu anlayışına göre ise Tanrı her yerdedir ve her şeydir, Tanrı evrendir ama evrenle sınırlı da değildir, evrenin çok ötesindedir ayrıca. (Panenteizm) Tanrı her bir atomun içindedir, Hinduizm’deki ünlü deyiş “Evren ilüzyondur” ifadesinin anlamlarından biri de bununla ilgilidir, aslında evrende Tanrı’dan başka hiçbir şey yok ama ilüzyon,/Maya sonucu maddeyi görüyoruz, algılıyoruz örneğin nasıl ki tırnak makası demirden başka bir şey değilse evren de Tanrı’dan başka bir şey değildir, “tırnak makası” kavramı sadece isimdir, zihinde vardır, demirin dönüşümünden ibarettir gerçek olan onun “demirden başka bir şey” olmamasıdır yanıltıcılık isimlerde ve kavramlardadır aynı şekilde evren de Tanrı’dan başka bir şey değildir ama aynı demirin “evrimleşerek” tırnak makasına dönüşmesi ve demirden başka bir şeye dönüştüğünün düşünülmesi gibi, Tanrı’dan özde hiçbir farkı olmayan Tanrısal enerjiler de evrimleşerek madde dünyasını oluşturmuştur ve ilüzyon sonucu Tanrı’dan başka bir şey olduğu düşünülmektedir, buna bağlı olarak da bu ilüzyondan etkilenen zihin yanılgıya düşer. Evrendeki hiçbir şey Tanrısız değildir, her şeyde Tanrı vardır, Tanrı olmayan bir şey kısır bir kadının çocuğu gibi bir “hiçlik”ten öteye gidemez. Dolayısıyla Hinduizm’deki “yaratılış” kavramı ortadoğu dinlerindekinden oldukça farklıdır.

    Hinduizm’e göre evrendeki her şey, bilinçten enerjiden oluşmuştur, madde de “bilincin” dönüşümünden ibarettir, bilinç her yerdedir, dağda, taşta ormanda, nehirlerde, okyanuslarda..

    “Yaratılış” kelimesiyle kastedilen olgu, Tanrı’nın değişik şekilde tezahür etmesidir veya Tanrı’nın çeşitli enerjilerinin yayılması, dönüşümü değişimi veya evrimidir.

    Hindu kutsal metinlerinde yaratılış ile ilgili pek çok anlatım ve ayet vardır, bunlardan bazıları daha detaylı bazıları üzeri kapalı bazıları sembolik bazıları da masalsıdır, Rig-Veda’da bu son derece detaylı konuya giriş niteliğinde şöyle denir:

    “Başlangıçta ne varlık vardı ne de yokluk...
    Ne hava vardı, ne de onun ötesindeki gökyüzü
    Bir kımıltı mı? Nerede? Hangi örtünün altında? Kimin himayesinde?
    Dipsiz suların sonsuz derinliği mi yoksa?

    Ne ölüm vardı o zaman ne de ölümsüzlük.
    Ne de gündüzü geceden ayıran bir işaret.
    Ama Bir O vardı, soluk olmadan soluyordu kendi iç gücüyle
    Başka da bir şey yoktu.
    Karanlıklar içinde karanlıklar dururdu;
    Boyutları olmayan bir deniz gibi;
    Mümkün olanı hala biçimlendirmemiş bir boşluk,
    Ta ki Sıcaklığın gücü Tek olanı yaratana dek.

    O zaman, o Tek olanda, Arzu kıpırtıları varlığa dönüştü,
    Ruhun ilk tohumudur Arzu.
    Bilgelikle gönüllerinde araştırma yapan ermiş kişiler
    Keşfettiler varlığın yokluktaki bağlantısını.
    Belli belirsiz bir çizgi varlığı gayri varlıktan kesip ayırdı
    Ne vardı orada onun üstünde?
    Tohum verenler ve güçler oradaydı;
    Altta serbest enerji; üstte hızlı eylem.”

    Rig-Veda’da ayrıca Kozmik can’dan (Purusha) ve bu canın var olacak her şey olmasından, bölünmesinden ve böylece mevcut var olan her şeye dönüşmesinden bahsedilir.


    Satapatha Brahmana’da bu kozmik cana “kozmik yumurta” denir ve onun yarılmasından söz edilir, Bu Brahmana’da bu gibi anlatımların yanında daha sembolik ve masalsı anlatımlar, örneklendirmeler de bulunur.


    Çeşitli Upanişad’larda sembolik anlatımın üzerine, bu durumun kozmolojik, felsefi/psikolojik yönlerine değinilir.

    Bhagavad Gita’da Tanrı ve enerjilerinin yapısı açıklanır, Srimad Bha g ava ta m’da evrenin yaratılışı konusuna son derece ayrıntılı olarak değinilir, çeşitli Şivacı metinlerde de bu konu ayrıntılı olarak anlatılmaktadır.

    Bu yazımda Hinduizm’e / Hindu metinlerine göre yaratılışı anlatmaya çalışacağım, yaratılışın nedeninin ne olabileceği başka bir yazının konusu...

    Hinduizm’de yaratılış sürecini anlatmadan önce Tanrı’nın enerjilerine değinelim:


    Hindu kutsal metinlerine göre Tanrı’nın, insan aklının almayacağı niteliklerde ve sayıda değişik enerjisi vardır ama Rişiler kutsal metinlerde bu enerjiyi 3 gruba ayırmıştır, Tanrı’nın enerjisi bizzat Tanrı’nın kendisinden yayılır yani Tanrı’nın enerjisi Tanrı’dır denebilir ancak aynı anda hem Tanrı’nın aynısıdır hem de değildir, örneğin okyanus ve okyanustan alınmış ve bir bardağa konmuş su aynı değildir, bardaktaki o suya artık okyanus denmez ama bu bunlar birbirinden yapı ve öz olarak farklı da değildir, Tanrı ve enerjileri konusunu kavrayabilmek için güneş örneğini de, her ne kadar eksik bir örnek olsa da, düşünebiliriz: Güneşten yayılan ısı ve ışık güneşin kendisi değildir ama güneşi “güneş” yapan şey de ısısı ve ışığıdır. Aynı şekilde Tanrı’nın enerjileri de Tanrı’yı “Tanrı” yapan olgulardır ama Tanrı’nın tam olarak kendisi değildir, fakat kendisinden farklı da değildir. Tanrı’nın 3 enerjisi:


    1) İçsel enerji gücü (Antaranga Şakti): Ruhsal enerjidir ve sonsuzdur, sonsuz bilgi ve sonsuz mutluluktur, bu enerji sadece ruhsal boyutta bulunur, zamanla değişmez azalmaz ve hiçbir şeyden etkilenmez.



    2) Dışsal Enerji gücü (Bahiranga Şakti): İçsel enerjinin gölgesi konumundadır, içsel enerjinin tersine geçicidir, zamanla değişime uğrar, etkilenir, bozulur, evrim geçirir, bu enerji: toprak, su, hava, ateş, eter, zihin, akıl ve sahte olan “ben” düşüncesi, sahte ego’dur. Dünyada çok sayıda sahte ego, zihin, akıl vardır bunlar dışsal enerji ve marjinal enerjinin ürünü olan insanlardır.



    3) Marjinal Enerji (Tatastha Şakti): Yaşayan canlılardaki bireysel ruh’tur, (Yani Jivatman, ancak Jivatman ile Atman aynı kavramlar değildir, Atman her canlının içindeki esas/ana özdür her canlıda bulunur, Jivatman da ışığını yani bütün gücünü Atman’dan alır, Atman sayesinde var olur ancak anlatılmak istenen kavram ve vurgu bakımından Jivatman biraz farklıdır)


    Sonsuz ruhsal bilinç enerjisi yani ilk enerji ışıkla da sembolik olarak temsil edilir, ikinci yazdığım dışsal enerjinin ilk oluşturduğu maddesel nedensel unsura viraja denir ve “su” ile sembolik olarak ifade edilir, bildiğimiz “su” kavramı ile ilgisi yoktur, bildiğimiz su bu evreden çok daha sonra yaratılmıştır. Bu evrede henüz “zaman” diye bir kavram yoktur çünkü zamanı da daha sonra var eden Tanrı’dır, bu evreden öncesi Hindu metinlerinde “varlığın veya yokluğun bulunmadığı, akılla kavranabilecek olgu ve kavramların çok ötesindeki “derin karanlık” olarak tanımlanır.


    En başta bütün bu enerjileri içinde barındıran Tanrı, daha sonra dışsal enerjisiyle yani Bahiranga Şakti ile genişleyerek Maha tattva’dan gezegenler, yıldızlar, uzay...vs kısaca “evren” olarak yayılır ve her bir zerrenin içine girişim yapar yani başka bir deyişle her şeyi “yaratır”.

    MAHAT TATTVA NEDİR?


    Tanrı’nın yukarda yazdığım ikinci enerjisi (dışsal enerji), içsel bilinç enerjisinin çok küçük bir kısmının nedensel viraja unsuruna yani suya ekilmesiyle evrime uğrayarak dönüşmüş, toplam maddeyi oluşturmuştur, bu yapıya Mahat Tattva denir, Mahat Tattva maddesel boyuttaki her şeyin bütün kozmik tezahürün toplamıdır her şeyin kaynağıdır, bütün gezegenlerin, bütün yıldızların, bütün galaksilerin bütün maddenin bütün “maddesel” evrenin toplamıdır, kaynağıdır.


    Maha tattva bütün evrenin toplam kaynağı olmasının yanında, yukarda belirttiğim değişen evrimleşen dışsal Bahiragna enerjisinin evrimleşmesiyle kendi içinde evrimleşmeye devam eder kümesel zihin ve kümesel akıl da artık Maha Tattva’nın içindedir, Tanrı’nın dışsal Bahiranga enerjisiyle değişim ve kümesel zihnin evrimi devam ettikçe Ahankara denilen kümesel ego veya sahte ego olgusu ortaya çıkar, Ahankara "ben" düşüncesi veya olgusudur, bu fikre sahip kişiyi evrenden ve diğer her şeyden ayıran zihin tutumudur. Kaynağı dışsal enerji olan "maddesel olgu", Tanrı’nın içsel enerjisinin de etkisiyle evrimleşirken kendisini görülebilen, duyulabilen, dokunulabilen, koklanabilen, tadılabilen bir kavram olarak ifade etmeye başlar bu evrede henüz her şey bir bütün küme ayrışmamış, haldedir, dışsal enerji evrimi devam ettikçe Maha tattva parçalanır, bölünür ve Ahankara da yani sahte ego da akıl ve zihin ile birlikte sonsuz sayıda parçaya birime ayrılır, “canlılar”, ve evrimle de insanların temel oluşumunun temeli atılmıştır artık... Ancak dikkat edilmesi gereken olgu Zihin veya akıl Atman ya da Jivatman (ruh) değildir, bu olgular ışıklarını Atman’dan alır yani bütün güçlerini Atman’dan alırlar ama Atman değildirler, Atman değişmez, gelişmez ve sonsuzdur bozulmaz oysa ki zihin ve akıl sürekli değişir, gelişir veya bozulur.

    Devam edecek...

    OZAN FIRAT

    İmza

    http://mistikfelsefe.blogspot.com.tr/ Işığın ancak üzerinde yansıyacak bir şey olduğunda aydınlatma niteliğine sahip olması gibi,sonsuz gizem ışığı Tanrı da sonsuz evren şeklinde tezahür ederek sonsuz sayıda canlı bilincinin üzerinde yansıyıp aydınlanan ışık oldu.

İlgili Sayfalar : Hinduizm

Alıntı firatb1984 Gnosis Demişki : Evrendeki hiçbi…

  • Ârif Cemil
    Ârif Cemil
    dunyadinleri.com/murat83871
    buradaydı
    Cinsiyet : Bay
    Şehir : Manisa
    Meslek : Serbest
    Giriş : 2174
    İnandığınız Din : Belirtmiyor
    İnançlı Birimisiniz? : İnançlıyım
  • Yazan : Ârif Cemil Tarih : Beğeniler : 0

    Alıntı firatb1984 Gnosis Demişki :

    Evrendeki hiçbir şey Tanrısız değildir, her şeyde Tanrı vardır, Tanrı olmayan bir şey kısır bir kadının çocuğu gibi bir “hiçlik”ten öteye gidemez.

    Cevap :

    Hiç veyâ hiçlik nedir ?

    İmza

Hic veya hiclik ne demektir sayfalarca yazi yazila…

  • Ozan Gnosis
    Ozan Gnosis
    dunyadinleri.com/amethystium
    buradaydı
    Cinsiyet : Bay
    Şehir : Ankara
    Meslek : Bilişim
    Giriş : 963
    İnandığınız Din : Belirtmiyor
    İnançlı Birimisiniz? : Belirtmiyor
  • Yazan : Ozan Gnosis Tarih : Beğeniler : 0

    Hic veya hiclik ne demektir sayfalarca yazi yazilabilir bu konuda cunku bir kelime hele ki "hiclik" gibi felsefi bir kelime farkli bakis acilariyla ve farkli konsantrasyon seviyelerinde farkli anlamlara gelebilir ancak benim yukarda bu ifadeyle anlatmak istedigim sey "mumkun olmamak" tir yani Tanri`siz herhangi bir seyin varligi mumkun degildir. Hemen belirtelim, "Tanri" yukarlarda oturan sonsuz guclu bir kral gibi falan degildir o "bir yerde" de degildir ancak her yerdedir ve her seydir. Her bir atomun icindeki enerjidir o fizik yasalaridir da doga yasalaridir ayni zamanda Kuarklari o olusturur hem bunlardir hem de en buyuk galaksiler ve ayni zamanda bosluktur ve bunlardan da fazlasidir. Dolayisiyla Hinduizm panenteist bir dindir.

    İmza

    http://mistikfelsefe.blogspot.com.tr/ Işığın ancak üzerinde yansıyacak bir şey olduğunda aydınlatma niteliğine sahip olması gibi,sonsuz gizem ışığı Tanrı da sonsuz evren şeklinde tezahür ederek sonsuz sayıda canlı bilincinin üzerinde yansıyıp aydınlanan ışık oldu.

Alıntı firatb1984 Gnosis Demişki : ...Evrendeki hi…

  • Ârif Cemil
    Ârif Cemil
    dunyadinleri.com/murat83871
    buradaydı
    Cinsiyet : Bay
    Şehir : Manisa
    Meslek : Serbest
    Giriş : 2174
    İnandığınız Din : Belirtmiyor
    İnançlı Birimisiniz? : İnançlıyım
  • Yazan : Ârif Cemil Tarih : Beğeniler : 0

    Alıntı firatb1984 Gnosis Demişki :

    ...Evrendeki hiçbir şey Tanrısız değildir...

    ...Dolayısıyla Hinduizm’deki “yaratılış” kavramı ortadoğu dinlerindekinden oldukça farklıdır...

    ***

    ...bu ifadeyle anlatmak istedigim sey "mumkun olmamak" tir yani Tanri`siz herhangi bir seyin varligi mumkun degildir...

    Cevap :

    Tek tanrılı/İlâhi dinler olarak lânse edilen Mûsevilik/MESİH inancı ve İslâmiyette yaratılışa dâir en büyük paradoks, Tanrı'nın her şeyi bir "hiçlik"ten yarattığı düşüncesidir. Bu durumda bir Tanrı bir de hiçlik âleminin varlığını kabul etmemiz gerekiyor. Ama "Hiçlikten yaratış" iddiasını ileri sürenler, "Tanrı dışında hiç bir şey yoktur" da diyebiliyorlar.

    Sizin yaptığınız "Tanrı dışında mümkün olmama" açıklaması, "hiçlik" paradoksunu anlaşılır duruma getiryor.

    Benim bu hususda yaklaşımım şudur.Gerçi bu tespitlerim tamâmen şahsi düşüncelerm olup, bilimsel/akademik bir dayanağı yoktur.

    Her "yaratılmış şey" Tanrı ilmi ve gücü içinde vardır. Bizler, "şey"leri gördüğümüz biçimiyle algılama ve açıklamaya alışmışız. Tanrı ilmi içerisinde olan "şey"ler, yine Tanrı kudreti ölçüsünde sonsuz şekil ve muhteviyât arzederler. Aslında hiçten yaratılmamışlardır; hep vardırlar. Bir şekil ve muhteviyâttan, başka bir şekil ve muhteviyâta dönüşürler. Bu dönüşümün öncesi ve sonrasının bizlerce bilinmemesi nedeniyle muhayyilemizde "hiç"ten meydana gelme yanılgısı oluşuyor.

    "Yaratılmış" olarak algıladığımız bu "şey"ler Tanrıdandırlar ama Tanrı değillerdir.

    Bu da Panenteist bir yaklaşımdır.

    İslami forumlarda bu hususu açmak istedim; itibar eden olmadı.

    "Müslüman mahallesinde salyangoz sattığım" ileri sürldü.

    Hristiyan sitelere yazdım, cevap çıkmadı.

    Bir Hristiyan foruma üye oldum; bir ay sonra beni paketleyip/postaladılar.

    İslâmi forumlarda da pek uzun süre yazamadım.

    Bu gün toplumları etkileyen iman/inaç görüntüsünün aslı/esâsı büyük ölçüde baskı ve şartlanmaya dayanıyor. İnsanlar içine doğdukları kültürün kendilerine dayattığı "din" olgusuna sorgusuz/sualsiz boyun eğmiş durumdalar. Toplumdan dışlanma/ayıplanma korkusu, kişileri "gözlerimi kaparım vâzifemi yaparım" riyakârlığına itiyor. Bu boyun eğiş/teslimiyet ve bunlara bağlı olarak ortaya çıkan şartlanma "iman" zannediliyor.

    İman, bireyseldir. Tanrı dışında diğer unsurların müdâhelesine kapalıdır. Kişinin Tanrıyı/Tanrısal prensipleri algılaması/farketmesi ile oluşur. Fakat bu prensipler, gerçek mâhiyetinden uzaklaştırılıp devlet denen siyasal erkin toplumlar üzerinde hâkimiyet sağlamak için kullandığı kurallar hâline gelince, ortaya din çıkıyor. Din kurumsal bir kimlik olarak; bir elinde "devlet" diğer elinde "Âdâb-ı muaşeret kuralları" maskesi ile, sürekli insanları ve düşüncelerini baskılıyor.

    Din denen olgunun en büyük silahı; bizlerin bir gün ölecek ve dünyada sâhip olduğumuz nimetlerden uzaklaşacak olmamız gerçeğini kabûle pek yanaşmamamız ve yine korku ve zaaflarımızdır. Bu zaaflar içerisinde en mühimi, korunma ihtiyâcı ve adâlet beklentisidir. Bizler gerçek anlamda ne çevremize, ne arkadaşlarımıza/komşumuza ne içinde yaşadığımız topluma ve ne de devlete güvenebilmekteyiz.

    Pergel'in "kalem" tarafı sâbit ayağa tutunmadan bir "hiç" tir. Şekil ve görüntü olarak vardır lâkin; eylem olarak "hiç"tir. Tıpkı bir cesedin cansız/ruhsuz olarak görünebildiği hâlde hayat olarak "hiç" olması gibi. Pergel'in 'kalem' tarafı, düzgün bir "dâire çizebilmesi için sâbit bir merkezlemeye ihtiyaç duyarken, bizler de "kalem "olarak bir "sâbit ayağa/merkeze" ihtiyaç duyuyoruz..

    Bu sâbit merkez de, Tanrı olarak karşımıza çıkıyor.

    İmza

Alıntı Cemâl Ârif Demişki : Her yaratılmış ş…

  • Ozan Gnosis
    Ozan Gnosis
    dunyadinleri.com/amethystium
    buradaydı
    Cinsiyet : Bay
    Şehir : Ankara
    Meslek : Bilişim
    Giriş : 963
    İnandığınız Din : Belirtmiyor
    İnançlı Birimisiniz? : Belirtmiyor
  • Yazan : Ozan Gnosis Tarih : Beğeniler : 0

    Alıntı Cemâl Ârif Demişki :

    "Her "yaratılmış şey" Tanrı ilmi ve gücü içinde vardır. Bizler, "şey"leri gördüğümüz biçimiyle algılama ve açıklamaya alışmışız. Tanrı ilmi içerisinde olan "şey"ler, yine Tanrı kudreti ölçüsünde sonsuz şekil ve muhteviyât arzederler. Aslında hiçten yaratılmamışlardır; hep vardırlar. Bir şekil ve muhteviyâttan, başka bir şekil ve muhteviyâta dönüşürler. Bu dönüşümün öncesi ve sonrasının bizlerce bilinmemesi nedeniyle muhayyilemizde "hiç"ten meydana gelme yanılgısı oluşuyor"

    Cevap :

    Bu dediginiz gorusun neden muslumanlar ya da hristiyanlar tarafindan kabul edilmedigini anlayabiliyorum cunku hem Kutsal Kitap ta hem de Kur`an`da "creatio ex nihilo" yani literal olarak "hicten yaratma/var etme" inanci bulunuyor. Mantikli dusununce bunun icinden cikmak mumkun degil, ancak cesitli yorumlarla bu inancin kendi icinde bir mantiga oturtulmasi mumkun oluyor.

    Ben iste bu nedenle yazinin basinda ortadogu dinlerindeki yaratilisin Hindu "yaratilis"indan farkli oldugunu soyleme ihtiyaci duymustum. Hindu metinlerine gore Hicten ya da yoktan yaratilma diye bir gorus bulunmayip "donusme" ya da daha dogru bir deyisle "tezahur etme" inanci vardir. Tanri belli bir zamanda ya da zaman disinda, oturup "hadi simdi evreni yaratayim hiclikten" dememistir, bundan ziyade evrenin kendisi Tanri`nin gorunumudur, iluzyon olan bir gorunumu, bir tezahur... Bu konu uzerinde baska basliklarda duracagim ilerde. Gunesin isisi ve isiklari nasil ki gunesten ayri degilse ve gunesi gunes yapan unsurlarsa evren de ayni sekilde benzer mantikta diye dusunulur...

    İmza

    http://mistikfelsefe.blogspot.com.tr/ Işığın ancak üzerinde yansıyacak bir şey olduğunda aydınlatma niteliğine sahip olması gibi,sonsuz gizem ışığı Tanrı da sonsuz evren şeklinde tezahür ederek sonsuz sayıda canlı bilincinin üzerinde yansıyıp aydınlanan ışık oldu.

sn. fırat; Tevrat'ta herşeyin yoktan varedildiği n…

  • Ârif Cemil
    Ârif Cemil
    dunyadinleri.com/murat83871
    buradaydı
    Cinsiyet : Bay
    Şehir : Manisa
    Meslek : Serbest
    Giriş : 2174
    İnandığınız Din : Belirtmiyor
    İnançlı Birimisiniz? : İnançlıyım
  • Yazan : Ârif Cemil Tarih : Beğeniler : 0

    sn. fırat;

    Tevrat'ta herşeyin yoktan varedildiği noktasında bir anlatıma rastlamadım. İlk âyeti "Başlangıçta Tanrı göğü ve yeri yarattı." diyor ancak; bunu doğrudan "yoktan var etme" şeklinde anlamamak da mümkün. Tevrat'ı bütünüyle değil ama; yarısına yakın diyebileceğim kadarını okudum.İncil'in vahy kısmı hariç diğer bölümlerini okudum. Yaratılışın "Hiç"ten olduğuna dâir bir âyet'e rastlayamadım. Benim gözümden kaçan ve sizin bildiğiniz yoktan var etmeyi anlatan âyetler varsa, paylaşmanızı rica edeceğim. Bu husus Kur'anda net biçimde belirtiliyor.

    "O, yaratan, yoktan var eden, şekil veren Allah’tır...." Haşr: 23

    "O, gökleri ve yeri örneksiz yaratandır. Bir işe hükmetti mi ona sadece “ol” der, o da hemen oluverir." Bakara: 117

    Burada da "örneksiz" nitelemesi kime/neye göre yapılmaktadır; belli değil. Kur'anda yoktan var etme net biçimde anlatılıyor. Ama Tevrat ve İncilde var mı; emin değilim.

    _____________________

    NOT: Sorduğum soru burada açtığınız başlığın bütünlüğünü bozdu ise, benim mesajlarım ve sizin verdiğiniz cevapların ayrı bir başlığa taşınmasında benim için mahzur yoktur.

    İmza

Kutsal Kitap`ta Kur`an`daki kadar netlikle bir Ex…

  • Ozan Gnosis
    Ozan Gnosis
    dunyadinleri.com/amethystium
    buradaydı
    Cinsiyet : Bay
    Şehir : Ankara
    Meslek : Bilişim
    Giriş : 963
    İnandığınız Din : Belirtmiyor
    İnançlı Birimisiniz? : Belirtmiyor
  • Yazan : Ozan Gnosis Tarih : Beğeniler : 0

    Kutsal Kitap`ta Kur`an`daki kadar netlikle bir Ex nihilo olmadigi dogru hatta Mormonlar mesela yoktan yaratilisa inanmazlar ana genel anlamda butun hristiyanlar buna inaniyor acikca olmasa da Tanak`ta yaratilmak icin kullanilan ibranice kelimelerin "yoktan var etme" anlamina geldigini soyluyorlar. Bir de cesitli imalar var mesela TAnri`nin sozunu siirsel olarak anlatirken soyle denilir:

    Ozdeyisler: 8:24 "Enginler yokken, Suları bol pınarlar yokken doğdum ben"

    Yani Tevratin basinda soylenen o ilksel sular daha yokken anlamina geliyor denir. Ya da Tanri ilk ve son denir bu da bir imadir.

    Ibraniler 11:3 Evrenin Tanrı`nın buyruğuyla yaratıldığını, böylece görülenlerin görünmeyenlerden oluştuğunu iman sayesinde anlıyoruz

    KUtsal kitapta maddenin de sonsuz olduguna iliskin bir kanit yoktur ve felsefi olarak da Tanri`nin evrenden tamamen ayri oldugu inanci vardir dolayisiyla tek cikis yolu ex nihilo yoktan yaratilistir denir.

    Ancak gercekten de Kur`andaki gibi net bir ifade yok Kutsal Kitapta bu konuda. Imalar var.

    İmza

    http://mistikfelsefe.blogspot.com.tr/ Işığın ancak üzerinde yansıyacak bir şey olduğunda aydınlatma niteliğine sahip olması gibi,sonsuz gizem ışığı Tanrı da sonsuz evren şeklinde tezahür ederek sonsuz sayıda canlı bilincinin üzerinde yansıyıp aydınlanan ışık oldu.

Başlangıçta Tanrı göğü ve yeri yarattı. ne anlama…

  • Serdar Yetim
    Serdar Yetim
    dunyadinleri.com/serdarfea52
    buradaydı
    Cinsiyet : Bay
    Şehir : DiğerYerler
    Meslek : DiğerMeslekler
    Giriş : 97
  • Yazan : Serdar Yetim Tarih : Beğeniler : 0

    "Başlangıçta Tanrı göğü ve yeri yarattı." ne anlama geliyor peki?
    Başlangıç varsa, başlangıçtan öncesine 'yok' denmez mi? Yoktan yaratmış işte, başlatmış. Tevrat bunu söylemiş olmuyor mu başlangıç diyerek.

    İmza

    nükleer santrale karşıyım

Alıntı Serdar Yetim Demişki : Başlangıçta Tanrı gö…

  • Ârif Cemil
    Ârif Cemil
    dunyadinleri.com/murat83871
    buradaydı
    Cinsiyet : Bay
    Şehir : Manisa
    Meslek : Serbest
    Giriş : 2174
    İnandığınız Din : Belirtmiyor
    İnançlı Birimisiniz? : İnançlıyım
  • Yazan : Ârif Cemil Tarih : Beğeniler : 0

    Alıntı Serdar Yetim Demişki :
    Başlangıçta Tanrı göğü ve yeri yarattı ne anlama geliyor peki Başlangıç varsa başlangıçtan öncesine yok denmez mi Yoktan yaratmış işte başlatmış Tevrat bunu söylemiş olmuyor mu başlangıç diyerek


    Cevap :

    Elbette bir şeyin başlangıcı var ise; öncesi yoktur şeklinde anlamak yanlış değildir. Zâten böyle anlaşıldığı için, Mûsevi ve Hristiyanlar "Yoktan/hiçten var etme"yi kabul ediyorlar.

    Teoloji eğitimi almadım.

    Ancak; Kutsal kitaplarda her cümleyi kendi içindeki görünür anlam ve mantığına hapsedersek; bu defâ diğer âyetlerle olan bağı/ilişkisini koparmış oluruz. Zâten açıklanması zor bir yığın âyet varken - İnsanı yarattığıma pişman oldum; Bâbil kulesi kıssasında "Tanrı görmek için aşağı indi" vs. - üzerinde düşünmeden eski algıları tekrar etmek, kültür dindarı için yeterli görüleblirse de, sorup/araştıran için yeterli olmuyor.

    "Ben her şeyi yoktan var ettim" diyen "Tanrı"(!) kendi varlığını inkâr etmiş olur.

    Bir imanlı için yokluk, - sn fırat'ın pek güzel açıkladığı gibi - "Tanrı dışında mümkün olmama" anlamına gelmelidir.

    İmza

Yokluk yoktur. Hindu puranalarında ilksel okyanus…

  • Venganza de Liqari
    Venganza de Liqari
    dunyadinleri.com/devkanya2aa38
    buradaydı
    Cinsiyet : Bayan
    Şehir : DiğerYerler
    Meslek : DinGörevlisi
    Giriş : 382
  • Yazan : Venganza de Liqari Tarih : Beğeniler : 0

    Yokluk yoktur. Hindu puranalarında "ilksel okyanus" , tasavvufta "ayan-ı sabiteler" olarak herşey vücuddadır , bazısı mevcuddur bazısı değil ama olmuş,olmamış,olan,olmayan,olacak,olmayacak aklımıza gelen,gelmeyen herşey ayan-ı sabite olarak na-mevcud da olsa vücuddadır. Vücud da Vahid'dir, Ehad'dır.

    İmza

    Tevrat : Yeremya , Bölüm :44 , Ayetler : 16-17-18

    16 "Yehova'nın adıyla bize söylediklerini dinlemeyeceğiz!

    17 Tersine, yapacağımızı söylediğimiz her şeyi kesinlikle yapacağız: Gökler Kraliçesi'ne buhur yakacak, atalarımızın, krallarımızın, önderlerimizin ve kendimizin Yahuda kentlerinde, Kudüs sokaklarında yaptığımız gibi ona dökmelik sunular dökeceğiz. O zamanlar bol yiyeceğimiz vardı, her işimiz yolundaydı, sıkıntı çekmiyorduk.

    18 Oysa Gökler Kraliçesi'ne buhur yakmayı, dökmelik sunular dökmeyi bıraktığımız günden bu yana her yönden yokluk çekiyoruz; kılıçtan, kıtlıktan yok oluyoruz."

Advaita felsefesinde Tanri yani Ishvara olgusu bil…

  • Ozan Gnosis
    Ozan Gnosis
    dunyadinleri.com/amethystium
    buradaydı
    Cinsiyet : Bay
    Şehir : Ankara
    Meslek : Bilişim
    Giriş : 963
    İnandığınız Din : Belirtmiyor
    İnançlı Birimisiniz? : Belirtmiyor
  • Yazan : Ozan Gnosis Tarih : Beğeniler : 0

    Advaita felsefesinde Tanri yani Ishvara olgusu bile sonsuz bilince baglanir. Cunku "Tanri" (Ishvara) denilen kavram da ancak dunya iluzyonu gozuyle bakilinca anlam kazaniyor ve boylece sifatlarla isimlerle hatta ve hatta uzay zaman duzleminde dusunulerek ifade edilmeye baslaniyor ve “vardi” yoktu” tartismalari yapiliyor.

    Hint`te "Advaita" yani teklik felsefesine gore Tanri dedigimiz sifatlara sahip, insanlarla konusan, belli bir kisiligi olan varlik yani "Saguna Brahman" ancak dunya gozuyle, dunyadan bakilinca bir gerceklige sahiptir. Nasil ki ruyamizda gordugumuz bir canavar ruyamizda bizim icin gercek ama uyaninca degilse, bu konu da benzer mantikta ele alinir. Sisteme gore (hatta matrix felsefesi de Advaita felsefesinden yola cikilarak olusturulmustur) dunya zaten sonsuz bilincin bir ruyasindan ibarettir. Yani evren ve icindeki her sey "Sonsuz bilincin beyninde/icinde" olusmus bir ruyadir denilir. Dolayisiyla bizim Tanri dedigimiz sey de aslinda bize yararlidir bizim daha yuksek hakikatlere ulasmamiz icin kanatlardir meditasyon aracidir ve faydalidir ama nihai olarak bir gerceklige sahip degildir. Iluzyon disinda anladigimiz anlamda Tanri yoktur ama sonsuz, kisiliksiz sifatsiz gizem/bilinc vardir. Bu gizeme Nirguna Brahman denilir ve ozu Sat-Chit-Ananda olarak ifade edilir.

    Atman = Nirguna Brahman

    Jiva = Atman + Avidya

    Ishvara = Brahman + Maya

    (Jiva= Bireysel ruh, Atman=Sonsuz Nirguna Brahman ile es olan nihai gerceklik/ruh, Avidya=iluzyona bagli cehalet, Maya=Iluzyon, Ishvara=Sifatli ve bir forma sahip ayrica bir kisiligi olan Tanri yani Saguna Brahman)


    Nihai gerceklik olan Nirguna Brahman`in ozu Sat-Chit-Ananda`dir. Yani onun ozu “sat” varolustur, “chit” yani objeye ya da nesneye bagli olmayan ayristirmaya dayali olmayan sonsuz bilinctir. Sonsuz bilinc yani Brahman cokluk olarak tezahur ettiginde ki biz bu surece Maya diyoruz, ozne ile nesne ikiligi ortaya cikti, cunku dunyada bizim bilinc dedigimiz sey ozne ve nesne ikiligiyle dolayisiyla ayristirmayla mumkun olur, bizim bireysel ruh dedigimiz ve iluzyon dunyasinda yanilsama olan Jivatman da bilincin ayrı olarak özdeşleştiği çok sayıdaki öz imgeler olarak nesnelleşen Bilinçtir ve yanılsamadır, Maya'dır. Ikilik/ayristirma yoksa, algilayan-algilanan, obje-suje yoksa bilinc de yoktur iste bu chit yani Brahman`daki sonsuz bilinc olgusu dunyadaki bu ayristirmaya dayali bilince benzemez her seyi ve her kavrami ayni anda kapsayan bir bilinctir ya da bu her seyi ve her kavrami doguran oz dur ve son olarak “ananda” yani sonsuz mutluluk huzur ve doyum halidir. Bu mutluluk da yine objelere/nesnelere bagli degildir.

    İmza

    http://mistikfelsefe.blogspot.com.tr/ Işığın ancak üzerinde yansıyacak bir şey olduğunda aydınlatma niteliğine sahip olması gibi,sonsuz gizem ışığı Tanrı da sonsuz evren şeklinde tezahür ederek sonsuz sayıda canlı bilincinin üzerinde yansıyıp aydınlanan ışık oldu.