Ortaya çıkışından günümüze kadar İslam dünyasında çok yönlü ve geniş bir etkiye sahip dini ve siyasi bir harekettir. Adını hareketin dini yönünün temellerini atan Muhammed b. Abdülvehhab’a nisbetle almış, bu adlandırma akımın dışındaki dini çevrelerde, ilmi ve siyasi sahalarda geniş kullanım alanı bulmuştur. Mensupları ise akımı Ehl-i sünnet dairesinde kalan bir ıslah ve dinin aslına dönüşmesini hedefleyen bir ihya hareketi olarak gördüğünden Muvahhidun (ehl-i tevhid) veya izledikleri geleneksel dini usule göre Ehl-i hadis ya da Selefiyye diye anılmayı tercih etmiştir. Bunun yanında birçok İslam ülkesinde, Vehhabilik’le doğrudan ilgileri olmadığı halde ortak bazı görüşleri ve tutumları sebebiyle kimi gelenekçi ve modernist dini gruplar ya da son yıllarda siyasal İslam, radikalizm, dini aşırılık veya terörle ilişkilendirilen çeşitli grup ve hareketler için de Vehhabi adı uluslar arası basın ve politik çevrelerde yaygınlık kazanmıştır. Çeçen bağımsızlık hareketiyle Orta Asya ülkelerindeki rejim karşıtı dini-siyasi hareketler için bu ismin kullanılması söz konusu yanlış adlandırmanın göze çarpan örneklerinden biridir (Knysh, XLIV/1 [2004], s. 22-26).
Vehhabiliğin kurucusu, Arabistan’ın Necid bölgesindeki Uyeyne’de Hanbeli kadısının oğlu olarak 1115 (1703) yılında dünyaya gelen Muhammed b. Abdülvehhab’dır. Düşünceleri ilim tahsili amacıyla gittiği Mekke ve Medine’de şekillenmeye başladı. Basra seyahati sırasındaki müzakere ve münazaralarında özellikle tevhid inancına yönelik farklı görüşleri bölgedeki bazı alimlerin tepkisini çektiği için Necid’e dönmek zorunda kaldı. Uyeyne emiriyle ihtilafı yüzünden Hureymila’da bulunan babasının yanına yerleşti. Babasının ölümünün (1740) ardından şirk diye gördüğü bazı dini uygulamalar için bir hareket başlattı. Ancak kendisine karşı muhalefetin şiddetlenmesi üzerine tekrar Uyeyne’ye, burada da ciddi bir muhalefetle karşılaşınca 1158’de (1745) Suud ailesinin hakimiyetindeki Dir‘iye’ye gitti. Hureymila ve Uyeyne’de bulamadığı siyasi himayeye Dir‘iye emiri Muhammed b. Suud’un yanında kavuşması İbn Abdülvehhab için önemli bir gelişme oldu. Bu ikisi arasında yapıldığı iddia edilen bir antlaşmaya göre Suudi emiri, şeyhin Suudi hakimiyetini desteklemesi taahhüdü karşılığında Vehhabi davasını yayma hususunda her türlü yardımı yapmaya söz verdi. Böylece İbn Abdülvehhab fikirlerini yayabilmek için ihtiyaç duyduğu siyasi desteğe, İbn Suud da siyasi hakimiyet alanını genişletebilmek için güçlü bir dini şahsiyete kavuşmuş oluyordu. Bu ittifakın sağladığı dinamizmle Suudiler, İbn Abdülvehhab’ın vefat ettiği 1792 yılına kadar geçen sürede Riyad, el-Harc ve Kasim’de hakimiyet kurdular, Necid’in bedevi kabilelerini itaat altına aldılar. 1795’te ise Ahsa’yı ele geçirdiler.
XIX. asrın ilk yıllarından itibaren Suudi - Vehhabi ittifakı kuzeyde Irak ve Suriye, güneyde Uman ve batıda Hicaz topraklarına doğru yayılmaya çalıştı. 1801’de Kerbela’ya gerçekleştirilen baskının ardından 1803-1805 yılları arasında Taif, Mekke ve Medine ele geçirildi. Bağdat ve Şam eyaletlerinin Suudi-Vehhabi kuvvetlerinin Hicaz’ı ele geçirmesine engel olamaması üzerine bölgede yeni bir güç olarak yükselen Mısır Valisi Mehmed Ali Paşa, Vehhabiler’i Hicaz’dan çıkarmak için görevlendirildi. 1811’de harekete geçen Mısır kuvvetleri 1813 yılı itibariyle Mekke ve Medine’yi tekrar Osmanlı yönetimi altına aldılar. Dir‘iye’ye kadar geri çekilen Suudi - Vehhabi kuvvetleri 1818’de bu şehri de kaybetti. Türki b. Abdullah 1824’te Riyad’ı geri alarak Suud emirliğini yeniden tesis etti ve Vehhabi uleması Riyad’ı tekrar merkez edindi. Cebelişemmer bölgesinde ortaya çıkan güçlü emir Muhammed b. Reşid’in Suud ailesine karşı mücadelesi sonucu Suudiler’in 1891’de Riyad’dan ayrılıp Küveyt’e yerleşmeleriyle Vehhabiler siyasi destekten mahrum kaldı.
1902’de Abdülaziz b. Abdurrahman es-Suud’un Riyad’ı tekrar ele geçirmesiyle Vehhabilik Necid’de yeniden etkin duruma geldi. 1912 yılından itibaren Necid kabilelerine mensup bedevileri “hicre” denilen köy ve kasabalarda iskan eden ve görevlendirdiği hocalarla bunlara dini eğitim veren İbn Suud, İhvan adlı etkili bir askeri gücü de teşkil etmiş oluyordu. Riyad ve çevresinde Vehhabi-Suudi hakimiyeti artmaya devam etti. Osmanlı Devleti fiili durumu kabullendi ve Mayıs 1914’te Necid’e vilayet statüsü verilerek Abdülaziz b. Abdurrahman vali tayin edildi. I. Dünya Savaşı şartlarında güçlenmeye devam eden Suudiler, Reşidiler ve Şerif Hüseyin kuvvetlerine karşı verdikleri mücadelelerde başarılı olup 1920’lerde Hicaz bölgesine hükmeder duruma geldiler. İbn Suud’un açtığı cihad bayrağı altında 1930’lara kadar sürecek bir mücadele sonucunda Suudi Arabistan bugünkü sınırlarına ulaştı. İngiltere ile yapılan antlaşmalar İhvan güçlerinin daha ileriye varacak harekatına izin vermiyordu. Cihadı sürdürmek isteyen İhvan reisleri gayri müslimlere ve Şiiler’e karşı hoşgörülü olmakla, Vahhabilik prensiplerinin uygulanmasında yetersiz kalmakla suçladıkları İbn Suud’a isyan ettiler. Bu isyan devlet görevlisi alimlerin fetva desteği ve askeri tedbirlerle 1929’da bastırıldı. 1932’de Suudi Arabistan Krallığı’nın ilan edilmesiyle Vehhabilik bağımsız ve kalıcı devlet desteğine kavuşmuş oldu.
Üst Resim : Modern (Vahhabilik) Wahhabism'in kurucusu Muhammed b. Abd el-Wahhab
Bırakın Fikirleriniz Özgür Kalsın ! https://www.alternatifforum.org
Dunyadinleri.Com Yöneticisi
Yorumlar : 0
Vehhabi Mezhebinin İslam Alemi ve Dünyadaki EtkileriYorumlar : 0
Vehhabi Mezhebi 'nin Tarihi ve GelişimiYorumlar : 0
Vahhabiliğin Din Anlayışı; DoktriniYorumlar : 7
Vahhabilik / Vehhabilik