İslam Dini Tarikatları

Sadiyye (Cibaviye) Tarikatı

Sadiyye (Cibaviye) Tarikatı
Yazan : @Dünya Dinleri Tarih : Kategori : İslam Dini Tarikatları Yorumlar : 0 Okunma : 5467 Beğen : 0

Sa‘deddin el-Cebavi’ye (ö. 575/1180) nisbet edilen bir tarikat.

İslam dünyasında kurulan ilk büyük tarikatlar Kadiriyye ve Rifaiyye’nin pirleri Abdülkādir-i Geylani ile Ahmed er-Rifai’nin çağdaşı olan Sa‘deddin el-Cebavi’ye nisbet edilen Sa‘diyye tarikatının ilk dönemleri hakkında kaynaklarda yeterli bilgi yoktur. Sa‘deddin el-Cebavi ile birlikte Şam’a (Dımaşk) gelen kardeşlerinden Şeyh Müeyyidüddin’in, Şeyh Ebû Hilal Muhammed, Şeyh Muhammed Said ve Şeyh Abdullah Yûnus’un Şam ve çevresindeki şehirlerde zaviyelerini kurup irşad faaliyetinde bulundukları kaydedilmekteyse de XVI. yüzyılın ortalarına kadar Sa‘diyye adlı bir tarikatın mevcudiyetinden söz edilmemektedir. Tarikatın adab ve erkanı muhtemelen XVI. yüzyılda Şam’ın Meydan (Kubeybad) mahallesindeki zaviyenin şeyhi olan ve “Küçük Sa‘deddin” diye bilinen Sa‘deddin Muhammed b. Hüseyin el-Asgar eş-Şagūri (ö. 986/1578) tarafından belirlenmiştir.

Tarikatın Şam merkez olmak üzere Hama, Humus, Halep, Akka, Nablus ve Sayda şehirleriyle bunlara bağlı köylerde, XVIII. yüzyıldan sonra İstanbul ve Balkanlar’da yaygınlık kazandığı görülmektedir. Sa‘deddin el-Cebavi’nin mürşidi Ebû Muhammed Yûnus b. Yûsuf eş-Şeybani’ye (ö. 619/1222) nisbet edilen Şeybaniyye tarikatının devamı olduğundan bazan Şeybaniyye diye de anılan Sa‘diyye tarikatı Şerrabiyye, Tağlibiyye, Abdüsselamiyye, Vefaiyye ve aciziyye adlı beş kola ayrılmıştır. Şerrabiyye, Sa‘deddin el-Cebavi’nin küçük kardeşi Şeyh Abdullah Yûnus’a nisbet edilir. Şam’ın güneyindeki Buhsa’da zaviyesini kuran Şeyh Yûnus’un Haçlılar’la yapılan savaşlar sırasında yaralanan askerlere şurup (ilaç) yaparak yardımcı olduğu için kendisiyle devam eden tarikat silsilesine Şerrabiyye adı verildiği kaydedilmektedir. Şam’ın Ammare mahallesindeki zaviyenin on dördüncü postnişini Ebû Tağlib Muhammed b. Salim’e nisbet edilen Tağlibiyye XVI. yüzyılın ortalarında, Şam’ın Sagūr mahallesindeki zaviyenin şeyhi Ebü’l-Vefa İbrahim b. Yûsuf eş-Şami’ye (ö. 1170/1756) nisbet edilen Vefaiyye ve Abdüsselam eş-Şeybani’ye (ö. 1165/1752) nisbet edilen Abdüsselamiyye XVIII. yüzyılda, Ebü’l-Vefa eş-Şami’nin halifesi Süleyman acizi Baba’ya nisbet edilen aciziyye XIX. yüzyılda kurulmuştur. Tarikat hakkında bilgi veren kaynaklarda bu kol kurucularının tarikatın adab ve erkanında yaptıkları değişiklikler konusunda bilgi bulunmamaktadır.

Tarih boyunca tarikatın merkezi olma niteliğini sürdüren Şam’da dört büyük Sa‘di zaviyesi kurulmuştur. Bunların en büyüğü ve meşhuru olan Meydan mahallesindeki zaviye XV. yüzyılın sonlarında Hasan el-Cennani tarafından inşa edilmiştir. Sa‘diyye, Şeyh Hasan’dan sonra yerine geçen oğlu Şeyh Hüseyin ve onun oğlu Sa‘deddin Muhammed el-Asgar (ö. 986/1578) döneminde Şam ve çevresinde büyük bir etkinlik kazanmıştır. Bu dönemden itibaren Meydan Zaviyesi Sa‘diyye tarikatının merkezi olarak faaliyet göstermiş, diğer bütün Sa‘diyye zaviyelerinin şeyhleri bu zaviyenin şeyhi tarafından tayin edilmeye başlanmıştır. Şeyh Muhammed Sa‘deddin’den sonra postnişin olan oğulları Şemseddin Muhammed ve Şeyh İbrahim (ö. 1008/1599), Emeviyye Camii’nde ilim halkaları kurarak ders okutmuşlar, misafirlerine cömertçe ikramlarıyla tanınmışlardır. Şam’ın Sagūr mahallesindeki zaviye Sa‘diyye’nin ikinci önemli merkezidir. Zaviye muhtemelen Sa‘deddin el-Cebavi’nin torunu Ali el-Ekhel’in oğlu Şeyh İbrahim Enver (ö. 651/1253) tarafından kurulmuştur. Haçlı saldırılarına karşı giriştiği mücadeleden dolayı mücahid unvanıyla anılan İbrahim Enver’in soyundan gelenler Havran, Ceba ve Şam çevresinde yerleşmiş ve buralarda irşad faaliyetinde bulunmuşlardır. Yavuz Sultan Selim Şam’ı fethettiğinde zaviyenin şeyhi Hasan b. Muhammed el-Cennani’nin kendisini ziyarete gelmediği, bunun üzerine sultanın şeyhi ziyaret ederek duasını aldığı rivayet edilir. Şeyh Hasan’ın türbesi Osmanlı sultanları tarafından birkaç defa onarılmış, son onarım 1908’de II. Abdülhamid tarafından gerçekleştirilmiştir. Kabri 1972’de zaviyedeki diğer kabirlerle birlikte Kaymeriyye Zaviyesi’ne nakledilmiştir (M. Gāzi Hüseyin agā, II, 97-98). Zaviyenin on üçüncü postnişini, tarikatın Vefaiyye kolunun piri Ebü’l-Vefa İbrahim b. Yûsuf eş-Şami (ö. 1170/1756) III. Ahmed, I. Mahmud ve III. Osman ile görüşmüş; Anadolu, Mısır, Halep ve Şam’da birçok kişiye hilafet vermiştir. Sa‘diyye İstanbul’a onun tarafından getirilmiştir.

Şam’daki önemli Sa‘diyye merkezlerinden biri Ammare mahallesinde bulunmaktadır. Zaviyenin postnişinleri Şeybi nisbesiyle anılırken on dördüncü postnişin Ebû Tağlib Muhammed b. Salim’den itibaren Tağlibi nisbesini almışlardır. Sa‘diyye’nin Tağlibiyye kolunun piri kabul edilen Muhammed b. Salim’in oğlu Abdülkādir et-Tağlibi aynı zamanda bir fıkıh alimi olup ed-Delilü’ŧ-ŧalib adlı Hanbeli fıkıh kitabını Neylü’l-meǿarib adıyla şerhetmiştir. Şeyh Abdülkādir aralarında Abdülgani en-Nablusi’nin bulunduğu birçok alime hilafet vermiştir. Şam’ın Kaymeriyye mahallesindeki Sa‘di Zaviyesi XIX. yüzyılda Şeyh Muhammed b. Emin tarafından kurulmuştur. Şeyh Muhammed İstanbul’da vefat etmiş ve Üsküdar’daki Malatyalı İsmail Ağa Tekkesi haziresine defnedilmiştir.

Humus’a Sa‘dilik muhtemelen Memlükler döneminde Şeyh Muhammed Ebü’l-Hür tarafından getirilmiş, ancak tarikat bölgede XVII. yüzyıldan sonra yaygınlık kazanmıştır. Babü Tedmür, Şeyh Reşid, Cemre, Şeyh Süleyman zaviyeleri Humus’ta açılan önemli Sa‘di merkezleridir. Bu son zaviye XIX. yüzyılda Sa‘deddin el-Cebavi’nin soyundan Şeyh Süleyman tarafından kurulmuştur. Oğlu Şeyh Halid, İmam Şafii’nin makamında tarikatın evradını okuma geleneğini başlatmıştır. İstanbul’a birkaç defa gidip Ebü’l-Hüda es-Sayyadi’nin dergahında misafir kalan oğlu Şeyh Sa‘deddin’in yedi eseri bulunmaktadır (a.g.e., II, 258-259). Sa‘diyye, Hama’ya Sa‘deddin el-Cebavi’nin küçük kardeşi Şeyh Abdullah Yûnus soyundan gelen Muhammed Şerrabi (ö. 621/1224) tarafından taşınmış, buradan Filistin’in Halil şehrine yayılmıştır. Bu koldan gelen Şeyh Abdürrezzak ve Şeyh Abdülbakī Hama’da nakibüleşraflık yapmış, Halep ve Humus’ta ders okutmuştur. Hama’da Zaviyyetü’ş-Şerrabiyye, Zaviyyetü’l-Cebaviyye ve Camiu’l-kebir olmak üzere üç Sa‘di zaviyesi bulunmaktadır.

Tarikat Halep’te Camiu’z-Zeki, el-Baac, Şazbahtiyye adlı üç zaviyede faaliyet göstermiştir. Camiu’z-Zeki’nin ilk şeyhi Muhammed b. Zeki’nin neslinden gelen Zeynüddin Ömer el-Halebi (ö. 946/1539), Sa‘deddin el-Cebavi’nin hayatı ve menkıbelerine dair el-ǾÖmeriyye adlı bir eser kaleme almış, oğlu Şemseddin Muhammed er-Risaletü’l-Muĥammediyye fi’r-red Ǿani’s-sadati’s-SaǾdiyye adlı eserinde Sa‘deddin el-Cebavi ve tarikatın bazı uygulamalarına yöneltilen tenkitlere cevap vermiştir. Şemseddin Muhammed’in bundan başka altı ciltlik bir Buhari şerhi bulunmaktadır (a.g.e., II, 358). Tarikatın ilk dönemlerinden itibaren Filistin’in Kudüs, Akka, Safed, Halil ve Nablus şehirlerinde yayılmaya başlamasının sebeplerinden biri de Haçlılar’a karşı mücadelenin bu bölgelerde yoğunlaşması ve tarikat mensuplarının bu mücadeleye bilfiil katılmış olmasıdır. Sa‘diler’in Halil şehrindeki son temsilcilerinden olan Şeyh Ferhan es-Sa‘di, İzzeddin el-Kassam ile birlikte Filistin’in kurtuluşu için çalışmış ve yahudiler tarafından katledilen Yafalı müslümanların intikamını almak amacıyla Nisan 1936’da İngiliz korumasındaki yahudilere saldırarak Filistin’de silahlı direnişi başlatan grup içerisinde yer almıştır. Sa‘diyye Mısır’a Cebavi’nin oğlu Şeyh Yûnus tarafından getirilmiş, ancak XVIII. yüzyılda Vefaiyye kolunun piri Ebü’l-Vefa eş-Şami’nin kardeşi Şeyh Yahya’nın bölgeye gelmesiyle birlikte etkili olmaya başlamıştır. Tarikatın Mısır’da Suriye’den hicret ederek burada vefat eden Şeyh Ahmed es-Sa‘di’nin faaliyetleri sonucu yaygınlık kazandığı anlaşılmaktadır (Hasan Receb es-Sekkā, s. 10-11).

Sa‘diyye’nin Anadolu’ya ne zaman girdiği konusunda yeterli bilgi bulunmamaktadır. Mehmed Şükrü, Silsilename-i Sûfiyye’sinde Kastamonulu Şeyh Osman’ı Sa‘deddin el-Cebavi’nin halifesi olarak gösterir ve tarikatın Şeyh Osman vasıtasıyla ilk dönemlerden itibaren Anadolu’ya geldiğine, bir kolun Afyon, Kütahya ve İstanbul’a ulaştığına işaret eder (s. 15). Muhammed Gāzi, Kastamonulu Şeyh Osman’dan bahsetmemiş, sadece Cebavi’nin oğlu Şeyh Burhaneddin Osman adını zikretmiş, hayatı ve halifelerinden söz etmemiştir. Tarikatın XIV-XVI. yüzyıllarda Anadolu’da varlığına dair herhangi bir kayda rastlanmamıştır. Sa‘diyye, XVIII. yüzyılın başlarında İstanbul’a gelen Abdüsselam eş-Şeybani’ye nisbet edilen Abdüsselamiyye ve Ebü’l-Vefa İbrahim b. Yûsuf eş-Şami’ye nisbet edilen Vefaiyye adlı kolları ile bu şehirde faaliyet göstermeye başlamıştır.

Ahmed Münib Efendi’nin Mecmûa-i Tekaya’sı ve Yeşilzade Salih Efendi’nin Rehber-i Tekaya’sına göre İstanbul’da otuz iki Sa‘di tekkesi açılmıştır. Bunlardan Ebü’l-Vefa eş-Şami’nin Eyüp’te kurduğu ve kendinden sonra Gözoğlu Şeyh Hüseyin Efendi’nin (ö. 1151/1738) posnişini olduğu Taşlıburun (Lagari) Dergahı ve Abdüsselam eş-Şeybani (ö. 1165/1752) tarafından kurulan Koska’daki Abdüsselam Tekkesi’yle Sütlüce Hasirizade Dergahı İstanbul’daki en meşhur Sa‘di dergahlarıdır. Abdüsselam Tekkesi tarikatın İstanbul’daki asitanesi olmuştur. Hasirizade Tekkesi’nin son şeyhi Meclis-i Meşayih reisliği yapan Hasirizade Elif Efendi’dir (ö. 1927) . Üsküdar’da Malatyalı İsmail Ağa, Balaban Baba ve Hallaç Baba (Gani Baba) Sa‘di tekkeleri de dergahlar kapatılıncaya kadar canlılığını sürdürmüştür. Hallaç Baba Dergahı’nın son şeyhi Türk edebiyatı ve mûsiki tarihi araştırmacısı Sadettin Nüzhet Ergun’dur.

Fatih Kadıçeşmesi’ndeki abid Çelebi Tekkesi, Defterdar’daki Balçık Tekkesi, Kasımpaşa’daki Ciğerimdede Tekkesi, Edirnekapı’daki Çakırağa Tekkesi, Karagümrük’teki Ejder Tekkesi, Fındıkzade’deki Ahmed İshak Tekkesi, Mevlanakapı’daki Hasan Kudsi Efendi Tekkesi, Halıcılar’daki isa Efendi Tekkesi, Davutpaşa’daki Kadem (Halil Hamid Paşa) Tekkesi, Eyüp Gümüşsuyu’ndaki Kantarcıbaba Tekkesi, Şehremini’ndeki Raşid Efendi Tekkesi, Otakçılar’daki Sır Tekkesi, Okmeydanı’ndaki Şeyh Cevher Tekkesi, İstanbul’daki önemli Sa‘di dergahları arasında zikredilebilir. İstanbul’da vefat eden son Sa‘di şeyhi Şehremini’ndeki Raşid Efendi Tekkesi’nin de son şeyhi olan Raşid (Er) Efendi’dir (ö. 1984). İbnülemin Mahmud Kemal’in kaydına göre II. Mahmud, sevdiği ve ara sıra ziyaret ettiği Sütlüce Hasirizade Tekkesi şeyhi Süleyman Sıdki Efendi’yi (ö. 1837) Bedevi ve Sa‘di meşayihi üzerine şeyhülmeşayih tayin etmiş, bu hususta bir ferman çıkarmıştır (Son Asır Türk Şairleri, s. 1671).

Bursa, Kastamonu, İzmir, Edirne, Tekirdağ gibi şehirlerde Sa‘diyye tekkeleri açılmıştır. Bunların içerisinde Bursa üç tekkeyle İstanbul’dan sonra ikinci sırada gelmektedir. Tarikatın Bursa’daki merkezi Zinciri Ali Efendi Tekkesi idi. Celveti şeyhi Üftadezade Şeyh Mustafa Efendi’nin uhdesinde bulunan tekkenin meşihat hakkını Şeyh Ebü’l-Vefa eş-Şami’nin halifelerinden Halepli Şeyh Mustafa Efendi’ye vermesiyle birlikte Zenciri Ali Efendi Tekkesi Sa‘di tekkesine dönüşmüştür. Şeyh Mustafa Efendi’nin (ö. 1212/1797) haksız yere idam edilmek üzere olan bir genci darağacında dondurup idamdan sonra ayılttığına inanıldığı için tekke bu tarihten sonra “Dondurma Tekkesi” adıyla anılmıştır. Yûnus Emrem (Kara Abdürrezzak) Tekkesi ve Seyyid Usul Dergahı Bursa’daki diğer Sa‘di tekkeleridir. Yûnus Emrem Tekkesi kuruluşundan tekkelerin kapatıldığı tarihe kadar, Seyyid Usul Dergahı ise bir müddet Sa‘di şeyhlerince idare edilmiştir. Kastamonu’ya Sa‘dilik, Tüysüz Baba isimli bir şeyhin uzun süre boş kalan ahi Ali (Şüca) Tekkesi’ni 1199 (1785) yılında tamir ettirerek Sa‘di usulü üzere irşada başlamasıyla gelmiş, İzmir’de Şeyh Hacı Muhammed Vehbi Efendi (ö. 1885) tarafından temsil edilmiştir. Vehbi Efendi’nin nesli Üsküdar Hallaç Baba Dergahı’na dayanmaktadır. Edirne Sa‘di Tekkesi Bostancıbaşı Hacı İsmail Ağa tarafından yaptırılmıştır. Tekirdağ’da Şeyh İbrahim Efendi Dergahı’nda ve Hacı isa mahallesinde bulunan Halveti Tekkesi’nde de Sa‘diyye ayini icra edilmiştir.

Sadiyye Balkanlar’da İşkodralı Süleyman acizi Baba’nın (ö. 1150/1738) lakabına nisbet edilen aciziyye kolu vasıtasıyla yayılmıştır. Süleyman acizi dini ilimleri İstanbul’da okuduktan sonra Ebü’l-Vefa eş-Şami’den hilafet almış, Balkan şehirlerini dolaşıp doğum yeri Prizren’e yerleşmiş ve orada vefat etmiştir. Süleyman acizi Baba’nın Prizren’de Bistrica nehri kenarında kurduğu ve ölümünün ardından defnedildiği tekke tarikatın Balkanlar’daki asitanesi olarak kabul edilmiştir. Tarikat, acizi Baba’nın Kosova’nın Yakova (Djakovica) vilayetinde kurduğu tekkede şeyhlik yapan oğlu Şeyh Danyal vasıtasıyla Tepedelen, Berat, Avlonya gibi şehirlerde de yayılmıştır. Sadiyye’nin Yakova’daki ikinci merkezi Şeyh Zeynelabidin’in (ö. 1182/1768-69) kurduğu tekkedir. XVIII. yüzyılda Belgrad’da Şeyh Mustafa, Niş’te acizi Baba’nın halifelerinden Mehmed Harabati Baba tarafından iki Sa‘di tekkesi açılmıştır. Vranye ve Leskofça’da da Sa‘diyye’nin izlerine rastlanmaktadır. 1875-1880 yıllarında Sırbistan’ın güneyinden kaçan müslümanlarla birlikte Kosova’nın Gilan şehrine gelen Leskofçalı Şeyh İslam Gilan’da bir Sa‘di tekkesi kurmuştur. Makedonya’nın Üsküp bölgesine Sa‘dilik, XIX. yüzyılın sonlarında Vranye, Leskofça ve Buyanovça bölgelerinden gelen göçmenler tarafından getirilmiştir. Göçmenlerle birlikte Üsküp’e gelen Vefa Baba, Tabhane mahallesinde küçük bir Sa‘di dergahı kurmuştur. Tarikat acizi Baba’nın mürid ve halifeleri vasıtasıyla Arnavutluk’un birçok bölgesine yayılmıştır.

Adab ve Erkan

Sa‘diyye kıyami zikir usulünü benimsemiş bir tarikattır. Zikir, oturularak oluşturulan zikir halkasında şeyh efendinin Fatiha’sı ile başlar. Rifai evradına benzer özel bir beste ile Sa‘di evradı topluca okunduktan sonra kelime-i tevhid zikrine geçilir. Kısa bir dua ve Fatiha’nın ardından ayağa kalkılarak kıyam zikri başlatılır. “Hû, hay, Allah, daim, kayyûm” gibi Allah’ın isimleri zikredilir. Kalbi zikre geçildiğinde vurmalı sazlar kullanılır. İsm-i celal zikrinde mutlaka halile (zil) vurulur, bu sırada zakirler zikrin temposuna uygun ilahi ve kaside okurlar (M. Gāzi Hüseyin agā, I, 76; DBİst.A, VI, 394). Kalbi zikre başlandığında şeyh efendiyle derviş göz göze bakışırlar, derviş bir kalıp gibi donarak hareketsiz kalır, ayinin sonuna doğru yine şeyhin bakışı ile eski haline döner. Buna “Sa‘di dondurması” denir. Sa‘di tekkelerinde mübarek gün ve gecelerde, özellikle mevlid kandillerinde büyük ayinler tertiplenir, bunların en muhteşemi Şam’da Emeviyye Camii’nde ve İstanbul’da Ayasofya Camii’nde icra edilirdi. İstanbul’da yaygınlaşan Sa‘diyye kollar, Türk tasavvuf mûsikisinden etkilenmiş, Osmanlı kültürünün tesiri altında gelişme göstermiştir. Sa‘diyye’nin adab ve erkandaki benzerliklerden dolayı Rifaiyye’nin bir kolu olduğu ileri sürülmekteyse de bu doğru değildir. Ancak Osmanlılar’ın son dönemine gelindiğinde Sa‘diler ve Rifailer arasında yakın ilişkinin olduğu görülmektedir. Sa‘diyye tarikatında önemli uygulamalardan biri “devse” ayinidir. ayin esnasında şeyh yüzü koyun yere uzanmış olan müridlerin üzerinden zikir ve dua ederek yürürdü. Sadece Mısır Sa‘dileri arasında icra edilen bu ayin 1881 yılında Hidiv Mehmed Tevfik Paşa tarafından müslümanları zelil kıldığı gerekçesiyle yasaklanmıştır. Sa‘diyye mensupları yedi veya on iki terkli taç giyerler. On iki terkli taç on iki burcu, yedi terkli taç güneşin etrafındaki gezegenleri simgeler. Tacın üzerindeki imamenin uzunluğu yedi parmak kadar olup sarık yukarıdan aşağıya doğru imamenin etrafına altı kat dolandırılır. Bu durum altı yönden (yer, gök, doğu, batı, kuzey, güney) gelecek olan ilim, marifet ve hikmeti tarikat büyüklerinin yine bu yönlerden gelen ruhaniyetleri sayesinde alabileceklerine işaret eder.

Sultan Baybars döneminde başlayan Şam’dan hacca hediye gönderme geleneği Osmanlılar döneminde de sürdürülmüştür. Her yıl Şevval’in 16. günü içine hediyelerin konulduğu mahmil develerin sırtında Meydan mahallesindeki Sa‘di Zaviyesi önüne getirilir; alimler, ayan, devlet adamları ve bütün halk mahmilin getirilişini izler, şeyhin topluluk huzuruna çıkması halkın coşup heyecanlanmasına sebep olurdu. Şeyh zaviyenin penceresinde durur, halk mahmilin gelişini ve Sa‘diyye büyüklerinin dergah kapısında geçiş merasimi için beklerken zaviyede hazırlanan helva şeyh tarafından önce mahmili taşıyan deveye yedirilir, daha sonra halka dağıtılırdı. Mahmili taşıyan deve şeyhin bulunduğu pencere önüne getirilir, bu esnada şeyhi ve tarikatı öven kaside ve ilahiler okunurdu. Şam’da yüzyıllar boyu devam eden bu gelenek I. Dünya Savaşı sırasında sona ermiştir (Şemseddin İbn Tolun, I, 129, 173, 369, 370; M. Gāzi Hüseyin agā, II, 74). Şam Salihiye mahallesindeki zaviye şeyhlerinin genelde ulemadan olduğu ve camilerde ilim halkası kurduğu kaydedilmektedir. Zaviyenin şeyhlerinden Abdülkādir b. Ömer et-Tağlibi, şehir kadısının Salihiye halkına yaptığı zulme karşı çıktığı için Vali Osman Paşa tarafından Kıbrıs’a sürülmüş ve orada idam edilmiştir (İbn Kennan, s. 349).

Sadiyye tarikatında biri teberrüken, diğeri hakiki olmak üzere iki türlü intisap vardır. Teberrüken intisap mücahede ve biat olmaksızın geçekleşir. Bu tür intisaplarda müntesiplere bazı zikirler telkin edilebilir, Sa‘di sarığı giydirilebilir, evrad okuma icazeti verilebilir. Ancak tarikata hakikaten intisap etmek isteyen kişinin mürşid-i kamilden zikir telkini alıp seyrü sülûke başlaması gerekir. Tarikatta müridlere bulundukları seviyeye göre fukara veya derviş, çavuş, nakib, halife gibi isimler verilir. Muhammed Gāzi, tarikattaki bu yükseliş basamaklarının askeri sistemle benzerlik gösterdiğini söyler. Ona göre bu sıralama sûfilerin ribatlarını, zaviyelerini İslam coğrafyasının çeşitli bölgelerinde kurmaya başlamalarıyla birlikte ortaya çıkmış, özellikle Haçlı saldırılarına karşı kurulan ve daha sonra zaviyeye dönüşen ribatlarda uygulanmıştır. Askeri amaçlarla ihdas edilen bu sistem sonraki dönemlere müridlerin işlerine bakma, zikir merasimlerini idare etme gibi hususlara da intikal etmiştir (eŧ-Tariķatü’s-SaǾdiyye, I, 147).

Ayinler sırasında meydana gelen vecd, cezbe, istiğrak hallerinden dolayı Sa‘diyye tarikatına ve müntesiplerine tenkit ve itirazlar yöneltilmiş, Şeyh Zeynelabidin Muhammed b. Muhammed el-Bekri’nin en-Nuśretü’l-ilahiyye li’ŧ-ŧaǿifeti’s-SaǾdiyye, Şeyh Ebû Bekir Abdülbasıt el-Hamevi’nin en-Nuśretü’l-Mevleviyye li’l-uśabeti’s-SaǾdiyye, Ebü’t-Tayyib el-Gazzi ed-Dımaşkī’nin en-Nefĥatü’r-rabbaniyye fi’ŧ-ŧariķati’s-SaǾdiyye, Şemseddin Muhammed b. Zeynüddin Ömer’in er-Risaletü’l-Muĥammediyye fi’r-red Ǿani’s-sadati’s-SaǾdiyye adlı eserlerinde bu tenkitlere cevap verilmiştir. Abdülgani en-Nablusi, CemǾu’l-esrar fi menǾi’l-eşrar mine’ŧ-ŧaǾn fi’ś-śûfiyyeti’l-aħyar ehlü’t-tevacüdi bi’l-eźkar adlı eserini bu cevapları derleyerek meydana getirmiştir.

Sa’diyye’de cehri zikir esastır. Tarikat mensupları, bir salonun etrafında gözleri kapalı, kollar açık olarak sağ ökçeleri üzerinde raks ederler. Sadilerde de yılanlarla oynamak vs. bürhanlar vardır.

Tarikat Cibaviye olarak da isimlendirilir. Tarikatın adab ve erkanı, Haririzade’nin Abiku’s-saadeti’l-ebediyye adlı eserinde anlatılmıştır.

SA’Dİ TARİKATI SİLSİLESİ

Hz. Ali

Hasan el-Basri

Habib-i A’cemi

Davud et-Tai

Ma’ruf el-Kerhi

Seriyü’s-Sakati

Cüneyd el-Bağdadi

Şeyh Ebu Ali Rudbari

Şeyh Ebu Ali Katip Hüseyin

Şeyh Ebu Osman el-Mağribi

Şeyh Ebu Kasım Gürgani (veya Kerkani)

Şeyh Ebu Bekir Nessac et-Tusi

Şeyh Ebu’l-Vefa İbrahim

Şeyh Ebu’l-Bereket el-Bağdadi

Şeyh Ebu Said el-Endülisi

Şeyh Ebu Medyen el-Mağribi

Şeyh Yunus eş-Şeybani

Şeyh Mezid eş,Şeybani

Piri tarikat Sa’deddin el-Cebavi eş-Şeybani

BİBLİYOGRAFYA:

Şemseddin Muhammed, er-Risaletü’l-Muĥammediyye fi’r-red Ǿani’s-sadati’s-SaǾdiyye, İstanbul Belediyesi Atatürk Kitaplığı, Osman Ergin, nr. 158, vr. 17-71; Şemseddin İbn Tolun, Müfakehetü’l-ħillan fi ĥavadiŝi’z-zaman (nşr. Halil el-Mansûr), Beyrut 1418/1998, I, 129, 173, 369, 370; Ahmed b. Muhammed Veteri, Ravżatü’n-nažırin ve ħulaśatü menaķıbi’ś-śaliĥin, Kahire 1306, s. 34-35; Ebü’t-Tayyib el-Gazzi, en-Nefĥatü’r-rabbaniyye, Süleymaniye Ktp., H. Hayri - H. Abdi, nr. 145, vr. 4-7; Hasan b. Muhammed el-Bûrini, Teracimü’l-aǾyan min ebnaǿi’z-zaman (nşr. Selahaddin el-Müneccid), Dımaşk 1959, I, 40-42; Muhibbi, Ħulaśatü’l-eŝer, I, 34-35; Abdülmu‘ti b. Salim es-Semlavi, ǾAbiķu saǾadeti’s-SaǾdiyye (Haririzade, Tibyan içinde), II, vr. 122-135; Bandırmalızade, Mecmûa-yi Tekaya, İstanbul 1307, s. 19-21; İbn Kennan, Yevmiyyatü Şamiyye: el-Ĥavadiŝü’l-yevmiyye (nşr. Ekrem Hasan el-Ulebi), Dımaşk 1994, s. 349; Ayvansarayi, Hadikatü’l-cevami‘, I, 259, 268, 281, 303-305; II, 204; Muradi, Silkü’d-dürer, III, 58; Haririzade, Tibyan, II, vr. 129a-138a; Osmanlı Müellifleri, I, 123-124; Mehmed Şükrü, Silsilename-i Sûfiyye, Hacı Selim Ağa Ktp., Aziz Mahmud Hüdayi, nr. 1098, vr. 15-16; Yeşilzade Salih, Rehber-i Tekaya, Süleymaniye Ktp., Tırnovalı, nr. 1035; Ahmed Safi, Sefinetü’s-Safi, Cerrahpaşa Tıp Tarihi Enstitüsü Arşivi, nr. 2096, XII, 1381, 1384-1385; Hasan Receb es-Sekkā, er-Ravżatü’l-behiyye fima yeteǾallaķu bi’ŧ-ŧariķati’s-SaǾdiyye, [baskı yeri ve tarihi yok], s. 5-7, 10-11; Hüseyin Vassaf, Sefine-i Evliya (haz. Mehmet Akkuş - Ali Yılmaz), İstanbul 2006, I, 421-427; İbnülemin, Son Asır Türk Şairleri, s. 1671; Mehmed Şemseddin [Ulusoy], Yadigar-ı Şemsi (haz. Mustafa Kara - Kadir Atlansoy), Bursa 1997, s. 381-404, 414, 609; Nebhani, Keramatü’l-evliyaǿ, II, 90-91; J. S. Trimingham, The Sufi Orders in Islam, London 1973, s. 280; M. Gāzi Hüseyin agā, eŧ-Ŧariķatü’s-SaǾdiyye fi biladi’ş-Şam, Dımaşk 2003, I-II, tür.yer.; H. Mahmut Yücer, Osmanlı Toplumunda Tasavvuf (19. Yüzyıl), İstanbul 2003, s. 551-571; a.mlf., “Üsküdar’da Sa’dilik ve Sa’di Tekkeleri”, Üsküdar Sempozyumu II: 12-13 Mart 2004: Bildirileri (haz. Zekeriya Kurşun v.dğr.), İstanbul 2005, I, 202-226; Metin İzeti, Balkanlar’da Tasavvuf, İstanbul 2004, s. 223-229; Barbara von Schlegell, “SaǾdiyya”, EI² (İng.), VIII, 728-732; Nihat Azamat, “Abdüsselamiyye”, DİA, I, 303-304; Recep Uslu, “Devse”, a.e., IX, 253-254; M. Baha Tanman, “Hasırizade Tekkesi”, DBİst.A, IV, 6-9; Ekrem Işın, “Sa’dilik”, a.e., VI, 391-394; a.mlf., “Taşlıburun Tekkesi”, a.e., VII, 223-224; Ömer Tuğrul İnançer, “Sa’dilik”, a.e., VI, 394-396.



Yazar Hakkında

  • @Dünya Dinleri

    @Dünya Dinleri

    Bırakın Fikirleriniz Özgür Kalsın ! https://www.alternatifforum.org

    Dunyadinleri.Com Yöneticisi

İlgili Sayfalar