Noktaviyye Tarikatı

Noktaviyye Tarikatı
Yazan : @Dünya Dinleri Tarih : Kategori : İslam Dini Tarikatları Yorumlar : 0 Okunma : 5665 Beğen : 0

Hurufiliğin Mahmud-ı Pesihani’ye (ö. 831/1428) nisbet edilen kolu.

Mahmud-ı Pesihani, Gilan’a bağlı Fumen yakınlarındaki Pesihan köyünde doğdu. Hurufiliğin kurucusu Fazlullah-ı Hurufi’nin müridi olan Pesihani kibirli tavırlarından dolayı tarikattan uzaklaştırılmış, bu sebeple fırka mensupları arasında “Mahmud-i merdud, Mahmud-i matrud” lakaplarıyla anılmıştır. Pesihani 800’de (1397) kendisini mehdi ve yeni ilahi tecellilerin taşıyıcısı ilan etti. Cevazü’s-sairin adlı kitabını bitirdiği 818 (1415) yılına kadar Esterabad’da kaldı ve muhtemelen kendisini Aras nehrine atarak intihar etti. Ancak Noktaviler bunun iftira olduğuna inanırlar. Pesihani görüşlerini yaymak için on altı eser kaleme almıştır.

Noktaviyye ismi kaynağını anasır-ı erbaadan toprağın (diğer üç unsur hava, su, ateş) her şeyin aslı ve başlangıç noktası olduğu görüşünden almaktadır. Adın bir diğer dayanağı fırka metinlerinde iki, üç veya dört noktanın çeşitli şekillerde gizli kısaltmalar biçiminde kullanılmasıdır. Noktaviyye doktrinlerini içeren metinler anlaşılması oldukça zor bir üslupla telif edilmiş ve Hurufi eserlerindeki gibi kısaltmalara yer verilmiştir. Mahmud-ı Pesihani’ye göre bedenin cüzleri ölümden sonra dağılmayıp tek bir kütle halinde toprağa karışır; toprağa karışan kütle bitki veya cansız madde şeklinde ortaya çıkar. Bunlar hayvan veya insan tarafından tüketilerek var oluşunu sürdürür ve tekrar varlık kazanır. Bir önceki beden sahibinin kazandığı bilgi ve değerler yeni bedende varlığa devam eder. Varlık seviyelerinin birinden diğerine yükselen veya inen bir varlık önceki formunun izlerini beraberinde getirir; bu durum ancak batıni bir idrakle anlaşılabilir. Bu süreç “ihsa’” (sayım) adıyla bilinmektedir, dolayısıyla Noktaviliğin bir diğer adı da İhsaiyye’dir.

Tenasühe benzer düşüncelere sahip olan Mahmud-ı Pesihani kendisinin daha yüksek bir mertebede, “Rabbin seni makām-ı mahmuda yükseltecektir” ayetine (el-İsra 17/79) dayanarak Hz. Peygamber’le, “Ben ve Ali tek bir bedeniz” hadisine işaretle Hz. Ali ile aynileştiğini iddia etmiş, aynı şekilde Hz. Musa’nın Hz. Hüseyin, Firavun’un da Yezid’le aynileştiğini ileri sürmüştür. Hiç evlenmeyen ve mensuplarına da evlenmemelerini tavsiye eden Pesihani’ye göre bekarlık on dokuz rakamının karşılığı olan vahid derecesine ulaşmaktır; bu derece kişiye uluhiyyet mertebesinden feyiz alma imkanı sağlar. Bu mertebeye eren kimse “el-mürekkebü’l-mübin” olarak isimlendirilir. Bu sebeple Noktaviler itikadlarını “la ilahe ille’l-mürekkebü’l-mübin” şeklinde tanımlamışlardır.

Noktaviliğin diğer temel ilkesi İsmaililiğin etkisiyle oluşan dairevi zaman tasavvurudur. Noktavi zaman anlayışına göre dünyadaki bütün hayat 64.000 yıldan ibaret olup her biri 16.000 yıllık dört döneme (zuhur, butun, sır ve alaniyye) ve her dönem 8000 yıllık iki devreye ayrılmıştır. Birinci devre Arap devresidir (devre-i isti‘rab). Bu devrede insanlığın hidayeti mükemmel bir Arap resulün (mürsel-i mükemmel-i Arab) sorumluluğuna verilmiştir. İkinci devre Fars devresi (devre-i isti‘cam) olup mükemmel bir Fars açıklayıcısının (mübeyyin-i mükemmel-i acem) tasarrufu altındadır. Bu devrenin başlangıcı Mahmud-ı Pesihani’nin ortaya çıkışına delalet eder. Bu Farslılık hamaseti, Gilan ve Mazenderan şehirlerinin Fars devresinde Mekke ve Medine’ye üstün olduğu iddiasını da beraberinde getirmiştir.

Şah İsmail zamanında etkili olmaya başlayan Noktaviyye hareketi, geç dönem Alamut Nizari İsmaililiği’nin merkezi Kaşan şehri yakınlarındaki Encüdan’da nüfuz alanı buldu. Şah İsmail, Muhammed Şahi-Nizari silsilesinde yer alan otuz birinci imam Şah Tahir’e Noktaviler’i ve diğer dini fırkaları Encüdan’da etrafına toplamasından dolayı kızgınlığını bildiren bir ferman yolladı. Noktavi-İsmaili birlikteliğinin bir diğer örneğini Encüdan’da Kāsım-Şahi Nizari kolunun otuz altıncı imamı Murad Mirza sergiledi. Noktavilik’le İsmaililik arasında inançlara sahip Nişaburlu Vukūi ve divanında Kāsım-Şahi Nizari imamlarından ikisine övgüler düzen ve muhtemelen gizli bir İsmaili olan Ebü’l-Kāsım Muhammed Kuhpaye-i Amri-i Şirazi, Noktavilik’le İsmaililiği birleştiren şairlerdir.

Amri-i Şirazi, Şah I. Tahmasb zamanında Haremeyn evkafının yöneticiliğine, sır ilimlerinde meşhur olan kardeşi Mevlana Ebu Türab saray hattatlığına getirildi. 972’de (1564-65) her iki kardeş zındıklıkla suçlanarak gözlerine mil çekildi. Noktaviler, Şah Tahmasb’ın saltanatının son yılı olan 984’e (1576) kadar Kaşan’da varlıklarını sürdürdüler. Bu tarihlerde Noktavilik Save, Nain, İsfahan ve Kazvin’de yayılışını sürdürdü. Kazvin, Derviş Hüsrev’in faaliyetleri sonucu Noktaviliğin en önemli merkezi haline geldi. Derviş Hüsrev, Kaşan’a gidip Noktavi ilkelerini öğrendikten sonra Kazvin’e dönerek inşa ettiği camide faaliyet göstermeye başladı. Ulema tarafından kınanınca Şah Tahmasb tarafından sorguya çekildi, kaçamak cevaplarla kurtulmayı başardıysa da faaliyet için camiye yaklaşmaması emredildi. Derviş Hüsrev, Şah Tahmasb’ın ölümünün ardından aralarında Efdal Dutari ve Mir Bigami gibi musikişinasların da bulunduğu Noktaviler’in idamına rağmen II. İsmail ile Muhammed Hudabende dönemlerinde ve Şah I. Abbas’ın ilk zamanlarında herhangi bir baskıya uğramadan faaliyetlerini sürdürmeyi başardı.

Şah I. Abbas, Derviş Hüsrev ile dostane ilişkiler içerisine girdikten sonra Noktaviliğe meyletti; kendisine Derviş Türab ve Derviş Kemal İklidi adlı Noktavi önderleri tarafından “emin” payesi verildi. Safevi tarihçilerine göre Şah Abbas’ın Noktaviliğe meyletmesi onları kontrol altında tutmak amacına yöneliktir. Noktaviler, Şah Tahmasb’ı mehdi ilan etmeye teşebbüs ettiler ve onun kimliğiyle zaman teorileri arasında ilişki kurdular. Bu durum, Şah Abbas’ın Safevi Devleti’nin yeni ideolojik ilkelerini belirlerken fırkanın doktrinlerini kullanmayı düşünmesine sebep oldu. Ancak Şah Abbas’la Derviş Hüsrev arasındaki iyi ilişkiler Luristan’da çıkan Noktavi isyanları yüzünden bozuldu. İsyanları bastırmak için sefere çıkan hükümdar, fırka liderlerinden tahttan inmesi konusunda kendisine gönderilen uyarılar üzerine kumandanlarından Malik Ali’ye Kazvin’deki Noktaviler’i tutuklamasını emretti. Derviş Hüsrev ve Derviş Kuçik’in de aralarında bulunduğu bütün Kazvin Noktavileri tutuklanarak isyanların önü alındı. Ulema tarafından sorgulanan Derviş Hüsrev üç gün boyunca halkın gözü önünde işkenceye uğradı ve idamından sonra cesedi bir hafta boyunca darağacında teşhir edildi.

Bu olayların ardından gökte beliren bir kuyruklu yıldızı saray müneccimi Celaleddin-i Yezdi, Şah Abbas’ın 1002 yılının Zilkade ayının 7’siyle 10’u arasında (25-28 Temmuz 1594) ölüm tehlikesiyle karşılaşacağı şeklinde yorumladı ve bu üç gün müddetince tahta bir başkasının vekalet etmesini önerdi. Bunun üzerine Şah Abbas, Derviş Yusufi Tarkişduz adındaki Noktavi bir esire kuyruklu yıldızın neye işaret olduğunu sordu, yakında bir Noktavi’nin idareyi ele geçireceği cevabını aldı. Yapılan müzakerelerden sonra Derviş Yusufi’nin taht için en uygun kişi olduğu kararına varıldı, Derviş Yusufi üç günlük sultanlığının ardından tahttan indirilerek darağacına gönderildi. Kaşan’da şair Mir Seyyid Ahmed-i Kaşi’nin evrakları arasında Noktavi ileri gelenlerinin ve mensuplarının adlarını bildiren bir listenin bulunması Şah Abbas’a Noktaviler’in kökünü kazıma imkanını sağladı. Şah Abbas devrinde idam edilen son Noktavi bir müneccim olan Molla Ayaz’dır (ö. 1020/1611).

Noktaviler, I. Şah Abbas’ı kendilerinden biri olarak görmüş ve olgunlaşmama alameti şeklinde değerlendirdikleri kendilerine yönelik düşmanlığına inanmamışlarsa da baskıların sürmesi üzerine Hindistan’a iltica etmek zorunda kalmışlardır. Mülteciler arasında Vukūi-i Nişaburi, Hayati-i Kaşani, Ali Ekber Teşbihi-i Kaşani, Molla Sufi Mazenderani (amüli), Hakim İbadullāh-ı Kaşani ve Abdülgani-i Yezdi gibi şairler yer almaktadır. Noktaviler, Hindistan’da Ekber Şah’ın hoşgörüsüyle karşılaştılar ve ona destek oldular. Noktavi müntesibi Mir Şerif amüli “din-i ilahi” kültünü ayrıntılarıyla temellendiren kişidir. Ekber Şah’ın baş sırdaşı Ebü’l-Fazl Allami’nin Noktaviliğe meyilli olduğu kaydedilmektedir. Cihangir de Noktaviler’e müsamahalı davrandı, ancak Noktavilik Hindistan’da varlığını uzun süre devam ettiremedi.

Noktavilik, İran’da Şah Safi devrinde kısa süre de olsa yeniden bir canlılık kazandı. Bu dönemde Kazvin’de Derviş Rıza adında bir Noktavi mehdi olduğunu iddia etti; vekili büyük bir taraftar kitlesini etrafında topladı. İsyan hareketi kanlı şekilde bastırıldı ve Derviş Rıza’nın başı kesildi (1041/ 1631). Bu olay Noktaviliğin sonunu getirdi. Yaklaşık otuz yıl sonra Raphaël du Mans, İsfahan’da kendilerine Mahmudiler denilen pejmürde kılıklı dervişler gördüğünü (Estat de la Perse en 1660, s. 87-88), ancak baskı altında olduklarını aktarmaktadır.

Safeviliğin sonraki dönemlerinde de Noktaviyye’nin izleri görülmektedir. Babiliğin kurucusu Mirza Ali Muhammed Bab, Maku’daki hapsi esnasında Noktavi görüşleriyle tanışmış, Beyan’ına doğrudan bu doktrinleri dahil etmiştir. XIX. yüzyılın ilk yarısında Ni‘metullāhiyye tarikatına mensup sufi Zeynelabidin-i Şirvani kendilerini sufi kılığında gizleyen Noktaviler’le karşılaştığını söylemektedir. Çağdaş müelliflerden Nureddin Müderrisi Çehardihi, Bihbehan’da kendini Noktavi olarak tanıtan Baba Muhammed adında münzevi biriyle tanıştığını ifade etmektedir.



Yazar Hakkında

  • @Dünya Dinleri

    @Dünya Dinleri

    Bırakın Fikirleriniz Özgür Kalsın ! https://www.alternatifforum.org

    Dunyadinleri.Com Yöneticisi

İlgili Sayfalar