Patristik dönem sonrasında literatür önceki dönemin yoğun apolojetik havasından kurtuldu; bunun en önemli sebebi, Hıristiyanlığın artık tehdit unsuru olarak gördüğü diğer dinleri saf dışı bırakmış olmasıdır. Bu dönemin en belirgin özelliği, artık basit ilmihal kitaplarına gerek kalmadığı düşüncesiyle felsefi çalışmalara ağırlık verilmesidir. Fakat bu çalışmaların temel amacı objektif felsefi gerçeğe ulaşmak olmayıp hıristiyan dogmalarını sabitleştirmektir. Öte yandan, aslında patristik filozoflarca başlatılan sürecin de bir devamı olarak bu literatür gittikçe Grek düşüncesinin hakimiyetine giren bir havaya bürünmüştür. Patristik dönem sonrasının hıristiyan düşüncesi, Augustine’in kalıcı tesiriyle uzun bir süre Yeni Eflatuncu felsefenin etkisinde gelişti. Fakat XII ve XIII. yüzyıllardan itibaren Aristo ağırlıklı Arapça metinlerin Latince’ye çevrilmesi Batı’da Aristocu fikirlerin yayılmasına sebep oldu.
Patristik dönemle Ortaçağ literatürünü birleştiren çalışmaların ilk örneklerinden biri, İngiliz kökenli keşiş Bede’nin VII ve VIII. yüzyıllar arasına tarihlendirilen Historia Ecclesiastica Gentis Anglorum adlı eseridir. Bede’nin bundan başka tabiat tarihi, kronoloji, tercümeler ve tefsire kadar uzanan çeşitli eserleri vardır. Bede’nin öğrencisi olan Alcuin çok sayıda tefsir ve dogmatik esere sahiptir. “Caroline minuscule” denilen el yazısı sistemini geliştirerek kutsal yazıların kolay yazılmasına katkıda bulunmuştur. Alcuin’in öğrencilerinden Rabanus Maurus da dualar, gramer, vaazlar, martiroloji (şehidler bilimi) ve keşişler için çeşitli kılavuzlar yazmıştır. Daha çok teknik mahiyette ve pratik kılavuzlar türündeki bu dönem çalışmalarına ait ilk felsefi ve teolojik eser İrlandalı John S. Erigena’nın De Divisione Naturae’sıdır. Yazar bu kitabında Tanrı’nın tabiat içerisindeki konumunu ele alır; canlıların Tanrı’dan Yeni Eflatuncu bir bakışla nasıl sudûr ettiği konusunu işler. (dunyadinleri.com) Ayrıca onun Yuhanna İncili üzerine bir tefsiriyle çeşitli felsefi eserleri mevcuttur. XI. yüzyılın en önemli filozofu olarak Canterbury Başpiskoposu Anselm’in reformist mahiyetteki Cur Deus Homo, De Conceptu virginali et paccato originali, De Processione Spiritus Sancti adlarını taşıyan üç eseri oldukça önemlidir. XII. yüzyılda din ve politika arasında ilişkiler kurmaya çalışan Salzburili John’un Policraticus’u din ve devlet işleri arasındaki münasebetle ilgilidir. Onun mantık ve metafiziğe dair Metalogicon adlı önemli eseri yanında tarih konusunda eserler yazdığı da bilinmektedir.
XIII. yüzyıldan itibaren hıristiyan literatürüne hakim olan tek isim Ortaçağ’ın en büyük filozofu Aquinalı Thomas’tır. İtalyan kökenli Dominiken rahibi olan bu düşünürün en önemli iki eserinden biri misyonerler için kılavuz mahiyetindeki Summa Contra Gentile, diğeri Aristocu perspektiften teolojik bir çalışma olan Summa Theologiae’dır. Aynı zamanda kutsal kitaba ve Aristo’ya yazdığı şerhler de önemlidir. Aquinalı Thomas, bir anlamda hıristiyan Batı literatürünün hem zirvesine hem de düşüşünün başlangıcına işaret eder. Nitekim ondan sonra reform hareketine kadar olan süreçte Katolik fikriyatında iç ve dış problemler sebebiyle durgunluk süreci başlamış, XV ve XVI. yüzyıllardan itibaren yeni hıristiyan literatürü büyük oranda reformcu din adamlarının tekeline girmiştir.
Katolik düşüncesi ve Rönesans hümanizmi arasında yer alan Erasmus reform hareketine katkıda bulunan, fakat aynı zamanda onu eleştiren bir isim olarak önemlidir. Erasmus’un, gününün din anlayışını eleştiren hiciv ağırlıklı iki çalışması olan Moriae Encomium ve Colloquia familiaria klasikleşmiş eserlerdendir. Ayrıca Kitab-ı Mukaddes ve kilise babalarının yazılarıyla ilgili çeşitli eserlerinin olduğu da bilinmektedir.
Reform hareketinin büyük ismi Martin Luther’in çok sayıda çalışması vardır. Başta bu çalışmalar olmak üzere reform literatürü Katolik dogmalarının eleştirisine ve reform inancının savunulmasına adanmıştır. Luther’in klasikleşmiş eserleri Hıristiyanlığın müdafaasını yaptığı Von der Freiheit eines Christenmenschen, Katolik doktrinlerini eleştirdiği ve sakramentlerin sayısını ikiye indirdiği De Captivitate Babylonica ecclesia praeludium, papalığı eleştirdiği On the Papacy at Rome, ilmihal mahiyetindeki Von den guten Werken gibi eserlerdir. Ayrıca vaazlar, Kitab-ı Mukaddes tefsirleri ve polemikleri içeren çok sayıda çalışması vardır. Reform hareketinin diğer önemli ismi olan Jean Calvin’in Protestanlığı savunduğu Christianae Religionis Institutio adlı kitabı da klasikleşmiş bir eserdir.
XVII. yüzyıldan sonra Katolik kilisesi Aydınlanma sürecine paralel olarak içe kapanma dönemine girer. Hıristiyan literatüründe bu durgunluğun ilerleyişini görmek mümkündür. Kilisenin misyon faaliyeti yeni çalışmaları ancak ilmihal çerçevesinde üretir. Hıristiyan teolojisinin yeni literatürü XX. yüzyılın ortalarından itibaren görülmeye başlar. Bu literatür, genellikle globalizmin getirdiği çok kültürlülükte Hıristiyanlığın yerini tesbit etmeye yöneliktir ve bundan dolayı da büyük oranda diyalog kavramının felsefileştirilmesine ağırlık vermiştir.
Bırakın Fikirleriniz Özgür Kalsın ! https://www.alternatifforum.org
Dunyadinleri.Com Yöneticisi
Yorumlar : 0
Hristiyanlığın Kutsal Kitabı Kitab-ı Mukaddes'in İçeriğiYorumlar : 0
Patristik Dönem Sonrası Hıristiyan Din LiteratürüYorumlar : 0
Hıristiyan Literatüründe Mistik YazılarYorumlar : 0
Hıristiyan Literatüründe Gelenek (Tradition).Yorumlar : 0
Yahuda Hain Değil ve Yahuda İncili Doğru mu?Yorumlar : 0
Hıriistiyanlık'ta Patristik Literatür Nedir? Önemi ve MahiyetiYorumlar : 0
Kitab-ı Mukaddes Tefsirleri.