Kitab-ı Mukaddes Tefsirleri.

Kitab-ı Mukaddes Tefsirleri.
Yazan : @Dünya Dinleri Tarih : Kategori : Hristiyan Kutsal Metinleri Yorumlar : 0 Okunma : 3741 Beğen : 0

Hıristiyan dini literatürü içerisinde Kitab-ı Mukaddes tefsirlerinin önemli bir yeri vardır. II. yüzyıldan itibaren kilise babalarına ait (patristik) literatür içerisinde ortaya çıkmaya başlayan tefsir faaliyetleri hem Eski Ahid ( Tevrat )hem de Yeni Ahid ( İncil ) üzerine yapılan yorumları kapsar. Yeni Ahid içerisinde Eski Ahid’e yapılan referanslarda ilk hıristiyanların tefsir çalışmalarını bulmak mümkündür. Hıristiyanlığın ortaya çıkışını yahudi dünyasında meşrulaştırma arzusunun bir sonucu olarak Yeni Ahid yazarları Eski Ahid’i sembolik bir dille yorumlamaya çalışmışlardır. Bu noktada Yeni Ahid yazarlarının Philo’nun alegorik tefsir metoduna benzer bir yol takip ettiği açıktır. Fakat onların bu yorumları oldukça özeldir ve bir tefsir biliminin kuruluşuna kaynaklık ettiği söylenemez.

Patristik literatür içerisinde ilk tefsir çalışmaları, I. yüzyılın sonlarında yazılan Clement’in birinci mektubu ile (First Clement) başlar. Burada Eski Ahid ahlaki perspektiften yorumlanmaya çalışılmaktadır.Erken dönemlere ait olmakla birlikte yazarı bilinmeyen, fakat kilise tarafından Barnabas’a isnat edildiği için Barnabas’ın Mektubu (Epistle of Barnabas) diye anılan başka bir metin, yahudi şeriatının geçersizliğini göstermek üzere Eski Ahid üzerine alegorik yorumlar yapar. II. yüzyılda Marcion’un Luka, Pavlus’un Mektupları (Timoteos’a Birinci ve İkinci mektuplar ile Titus’a Mektup) üzerine yazdığı ve halen kayıp olan tefsiri Antitheses adını taşıyordu. Gnostik hıristiyanların Kitab-ı Mukaddes üzerine çeşitli tefsirler yaptığı bilinmektedir. Origen, gnostik kökenli Valentinus’un öğrencilerinden olan Heracleon’un Yuhanna üzerine yazdığı tefsirlerden çeşitli iktibaslar yapar. Basilides’in Exegetica başlığını taşıyan bir İncil tefsiri vardı. Nag Hammadi metinleri arasında da tefsir mahiyetinde çalışmalar bulunmuştur. Justin Martyr, II. yüzyılda alegorik bir yorumla Eski Ahid’de İsa ile ilgili olarak düşündüğü kehanetleri değerlendirmiştir.

Bilimsel anlamda Kitab-ı Mukaddes tefsirinin ilk kurucusu Origen’dir. Onun Scholia adlı eserinde Tevrat’ın ilk dört kitabı, İşaya, Vaiz, Mezmurlar, Matta, Yuhanna, Galatyalılar’a Mektup ve Vahiy üzerine yorumlar yer alır. Ayrıca Neşideler Neşidesi’ne tefsir yazdığı bilinmektedir. Origen, aynı kitapları ve diğer pek çok Kitab-ı Mukaddes bölümünü çeşitli tefsir kitaplarında ve vaazlarında da yorumlamıştır. Kendisinden öncekilerden farklı olarak Origen fikirlerini hermenötik (kutsal kitap yorumu) üzerine kurmuştur. Bunun en açık örnekleri De Principiis adlı eserinin dördüncü kitabında görülmektedir. Platon’un beden, can ve ruh ayırımını (New Catholic Encyclopedia, II, 499) kutsal metinlere uyarlayan Origen’e göre Kitab-ı Mukaddes bedeni, yani ilk bakışta taşıdığı literal ve tarihi anlam, kendisinin uygulamada genellikle dikkate almadığı fiziki veya ahlaki anlam, Kitab-ı Mukaddes’ten gelen diğer bütün anlamları ihtiva eden ruhi (sembolik) anlam olmak üzere üç şekilde anlaşılabilir. Origen ayrıca, Kitab-ı Mukaddes yazarının nadiren de olsa tarihi veya literal anlam konusunda hataya düşebileceğini kabul eder ve bu hatalı anlamların reddedilmesi gerektiğini söyler.

III. yüzyıldan itibaren ortaya çıkmaya başlayan üç hıristiyan okulu Kitab-ı Mukaddes üzerine çeşitli tefsirler yapmıştır. Klasik hıristiyan tefsir geleneği bir anlamda bu üç okulun geliştirdiği görüşlerin devamı niteliğindedir. a) İskenderiye Okulu. İlk hıristiyan teoloji okulu olup Pantaenus tarafından kurulduğu kabul edilmektedir. Bu zat hakkında fazla bilgi yoktur. Onun yerine geçen İskenderiyeli Clement (ö. 220) Philo’nun alegorik metodundan etkilenmiş, kutsal kitabın üç ayrı anlam ihtiva ettiğini (literal, ahlaki ve alegorik) ileri sürmüştür. Stromateis, Paidagogos ve Protrepticos adlı eserleri Kitab-ı Mukaddes tefsiri açısından zengin materyaller vermektedir. İskenderiye Piskoposu Saint Dionysius’un Vaiz ve Luka üzerine tefsirler yazdığı bilinmektedir. Uzun yıllar İskenderiye okulunun başkanlığını yapan Kör Didymus da Eski ve Yeni Ahid hakkında yorumlar yapmıştır. b) Kapadokya Okulu. Origen ve İskenderiye okulundan etkilenen Kapadokyalı kilise babaları arasında en önemlileri Aziz Basil, Nazianzuslu Gregory ve Nyssalı Gregory’dir. Kapadokya okulu literal ve alegorik bakış arasında kalmışsa da çoğunlukla alegorik metoda meyletme eğilimi içinde olmuştur. c) Antakya Okulu. III. yüzyılın sonunda Aziz Lucian tarafından kurulmuştur. İskenderiyeliler’in görüşlerine zıt olarak literal ve tarihi tefsir geleneğini geliştiren okulun en önemli temsilcileri Aziz Eustathius, Tarsuslu Diodore, Aziz John Chrysostom ve Mopsuestialı Theodore, Cyrli Theodoret ve Suriyeli Ephraem’dir.

Hem Antakya hem de İskenderiye’nin tefsir metotları Batı’da Latin babaları arasında takipçiler bulmuştur. Batı’ya teolojik Latince’yi kazandıran Tertullian, kutsal metinler hakkında tefsir yazmamasına rağmen yazılarında bazı metinleri literal olarak yorumlamıştır. Romalı Aziz Hippolytus İskenderiye etkisi altında pek çok Grekçe tefsir kaleme almıştır. Pettaulu Victorinus çeşitli tefsirler yapmış olmakla birlikte bunlardan sadece Vahiy tefsiri günümüze kadar gelmiştir. Origen’in tesiri altında kalarak tefsir yapan önemli bir isim de Aziz Hilary’dir. Aziz Ambrose’un, herhangi bir tefsir yazmamakla birlikte Eski ve Yeni Ahid’in çeşitli kitapları hakkında vaazlarında alegorik yorumlarda bulunduğu bilinmektedir. Kitab-ı Mukaddes çalışmalarının babası sayılan Aziz Jerome eseri Latince’ye tercüme etmiş, ayrıca Eski ve Yeni Ahid’in çeşitli kitaplarına tefsirler yazmıştır. Batı’da hıristiyan teolojisinin gerçek anlamda kurucusu olan Aziz Augustine, vaazlarında alegorik ve mistik yorumları kullanırken teolojik yazılarında literal tefsir metodunu benimsemiş, Tekvin’in bazı ilk bölümlerini dört defa tefsir etmiştir. Onun Tekvin üzerine yaptığı en önemli tefsir De Genesi ad Litteram’dır. Confessions’un son üç bölümünde de yaratılış bahsini alegorik olarak yorumlamıştır. Bunların dışında çok sayıda tefsir çalışması vardır. Latin kilise babaları içinde tefsir yapan kişiler arasında Peter Chrysologus ve Cassiodorus zikredilebilir.

Ortaçağ tefsirleri genel olarak ilki VII. yüzyılın ortalarından XIII. yüzyılın sonlarına kadar manastır tefsirleri, ikincisi de XII. yüzyıl sonlarından XVI. yüzyıla kadar skolastik tefsir olmak üzere iki dönemde incelenebilir. İlk dönem tefsirleri çoğunlukla halkı yetiştirmeyi ön planda tuttukları ve bu dönemdeki din adamları Kitab-ı Mukaddes’in asıl dilini bilmedikleri için ortaya ilmi sayılabilecek tefsirler çıkmamıştır. Bu dönem tefsirleri ağırlıklı olarak Origen’in alegorik bakışını benimsemiştir.

XII. yüzyılın sonlarında tefsir ayrı bir disiplin ve teoloji de bağımsız bir ilim olarak ortaya çıkmıştır. Bu dönemin öncü yorumcusu Laonlu Anselm’dir. Onun Glossa Ordinaria adlı eseri bu yüzyılın en etkili tefsiri olmuştur. XII. yüzyıldaki diğer tefsir çalışmalarının en önemlileri Peter Lombard’ın Major Glossatura’sı, Peter Comestor’un Historia Scholastica’sı ve St. Victorlu Richard’ın eserleridir.

XIII. yüzyılın ünlü müfessirleri Stephan Langton, Cremonalı Raymond, Saint Bonaventure, Albertus Magnus ve Thomas Aquinas’tır. Fakat şüphesiz bu dönemin en önemli yorumcusu Eyub, Mezmurlar’ın ilk elli bölümü, Yeremya 1-42 arası, Yuhanna, Pavlus’un mektupları ve Matta üzerine yorumları bulunan Thomas Aquinas’tır. XIV. yüzyılda kayda değer tefsir çalışmalarının yapıldığı söylenemez. Bu dönemin üç önemli yazarı Dominiken Meister Eckhart, Nicholas Trevet ve Lyralı Fransisken Nicholas’tır. Eckhart Tekvin üzerine biri literal, diğeri alegorik iki tefsir yazmıştır. Ayrıca Çıkış, Hikmet, Siracide ve Korintoslular’a Birinci Mektup ile Yuhanna üzerine şerhleri vardır. Lyralı Nicholas’ın en iyi bilinen çalışması olan Postillae perpetuae in vetus et novum Testamentum geniş etki yapmıştır. XV. yüzyılın sonunda skolastik tefsirin çöküşü ve alegorik yorumlara dönüş Jean Gerson ve Carthusianlı Denis’in çalışmalarına yansımıştır.

XVI. yüzyılda Grekçe ve İbranice bilgisinin artması ile birlikte Kitab-ı Mukaddes tefsirlerinde önemli değişiklikler vuku bulmuştur. Bu yenilikler reformcu müfessirleri derinden etkilemiş, özellikle aydınlanmacı sayılabilecek Erasmus’un Kitab-ı Mukaddes’e filolojik yaklaşımları bu dönem tefsircilerin çoğunda tesirini göstermiştir.

Bu yüzyılda Lorenzo Valla Yeni Ahid üzerine tenkidi yorumlar yapmıştır. Konrad Pellikan’ın Commentaria Bibliorum adlı çalışması da filolojik tefsire giriş mahiyetinde bir eserdir. Martin Luther’in bilinen tek tefsir çalışması Galatyalılar’a Mektup’un tefsiridir.

XVIII. yüzyıldan itibaren tefsir çalışmaları büyük oranda aydınlanmacı felsefenin bakış açısını yansıtır. Öte yandan Richard Simon ile birlikte filolojik bilgi kullanılarak Kitab-ı Mukaddes’in tarihi açıdan değerlendirilmesi tenkitçi bir bakışın ortaya çıkmasına yol açmıştır. XIX. yüzyılın sonuna kadar yapılan tefsir çalışmalarında ağırlıklı metot filoloji olmuş, nihayet XX. yüzyıldan itibaren hıristiyan tefsir çalışmaları bağımsız bir disiplin olmaktan ziyade tarih ve teolojik araştırmaların bir alt dalı haline gelmiştir.



Yazar Hakkında

  • @Dünya Dinleri

    @Dünya Dinleri

    Bırakın Fikirleriniz Özgür Kalsın ! https://www.alternatifforum.org

    Dunyadinleri.Com Yöneticisi