Hıristiyan Mezhepleri

Ana Sayfa Dünya Dinleri Ortadoğu Dinleri Hıristiyanlık Hıristiyan Mezhepleri Maruni Kilisesi İnanç ve İbadetleri, Maruniler Kimlerdir ?

Maruni Kilisesi İnanç ve İbadetleri, Maruniler Kimlerdir ?

Maruni Kilisesi İnanç ve İbadetleri, Maruniler Kimlerdir ?
Yazan : @Dünya Dinleri Tarih : Kategori : Hıristiyan Mezhepleri Yorumlar : 0 Okunma : 14208 Beğen : 0

Kurucusu Aziz Marun’a nisbet edilen ve V. yüzyıldan itibaren ağırlıklı olarak Lübnan’da yaşayan bir Uniat (Hristiyanlıkta kendi ayin biçimlerini, dillerini koruyan ama Papa'nın otoritesini kabul eden Ortodoks ve Doğu Ortodoks kiliselerine Uniat Kiliseler denir) hıristiyan cemaati.

IV. yüzyılın ikinci yarısında yaşadığı ve V. yüzyılın başlarında öldüğü tahmin edilen Aziz Marun (Maron), Suriye’nin batısında asi nehri kıyılarında Antakya Kilisesi’ne bağlı bir rahip olarak münzevi bir hayat sürmüştür. Maruniler’in kökeni, kurucularının kabri etrafında inşa edilen manastırda toplanan cemaate dayanmaktadır. Zamanla müntesipleri artarak bölgede yeni manastırlar kuran Maruni cemaatinin, isa’daki insanlık ve ilahlık unsurlarının birbirine denk olduğu şeklindeki Ortodoks diyofizit anlayışın teyit edildiği Kadıköy Konsili’ni (451) kabul ederek monofizitliğe karşı tavır almaları, Doğu kiliseleri içinde müstakil bir kilise olma yolundaki ilk ciddi adımları olmuştur.

Maruniler, konsil kararlarını kabul etmeyen birçok kiliseye ve manastıra karşı mücadele başlatmışlardır. Bu mücadele, yerel kiliselerden Ya‘kūbiler’le aralarının açılmasına ve çeşitli olayların meydana gelmesine sebep olmuştur. 517 yılında Papa Hormisdas’a gönderilen bir mektupta, Suriye’de Maruni keşişlerle birlikte diğer manastırlara ait 350 keşişin bu mücadeleler esnasında monofizitler tarafından katledildiği belirtilmektedir. Nitekim bu olay her yıl 31 Temmuz’da Maruniler’ce anılmaktadır.

Bizans İmparatoru Herakleios, ülkenin doğusunu tek bir çatı altında toplamak amacıyla İstanbul Piskoposu Sergius’tan isa’nın tabiatıyla ilgili bu akide problemini giderecek ve monofizit Doğu kiliselerini de ikna edebilecek bir yol bulmasını istemiş, o da insanlık ve ilahlık unsurlarını eş oranda bulunduran isa’da tek iradenin varlığını kabul eden monotelist anlayışı geliştirmiştir. Ancak Herakleios’un siyasi amaçlı bu girişimi Doğu kiliseleri ve özellikle Ya‘kūbiler tarafından şiddetle reddedilirken diğer Doğu kiliselerinden farklı olarak Maruniler’in Kadıköy Konsili’ni kabul etmeleri onları Bizans imparatoru ile birlikte hareket etmeye sevketmiş, bu birliktelikten yola çıkarak bazı kilise tarihçileri Maruniler’in de monotelist olduklarını ileri sürmüşlerdir. Maruniler’in Bizans’la bu doktriner bağlılıkları, IX. yüzyıla ait bazı metinlerde onların Maruni Melkitler olarak adlandırılmasına sebep olmuştur.

Bölge kiliseleri arasında yalnız kalan Maruniler daha güvenli buldukları Lübnan dağlarına göç etmişlerdir. Sonradan bölgeye hakim olan Emeviler, Abbasiler, Memlükler ve Osmanlılar döneminde de Lübnan dağlarının sarp kayalıkları onlar için kilise ve manastırlarını inşa ettikleri dış etkilerden soyutlanmış sığınak yerleri olmuştur.

Kadıköy Konsili’nin diyofizit anlayışını benimseyerek monofizitliğe karşı çıkan Maruniler’in bu tavrı Roma Katolik kilisesi tarafından Haçlı seferlerine kadar hiç dikkate alınmamıştır. Bölgeye gelen Haçlılar’ı coşkuyla karşılayan Maruniler ( Maroniler ) onlara rehberlik edip yardımcı olmak suretiyle güvenlerini kazanmışlar ve kendilerine Katolik kilisesiyle irtibata geçmenin yolunu açmışlardır. Haçlı Franklar’la gerçekleştirdikleri bu dostane temaslar kiliselerinin Katolik dünyasıyla giderek yakınlaşmasını sağlamıştır.

Maruniler, Roma Katolik kilisesiyle ilişkilerini geliştirerek bağlılığa kadar götürme çabası adına sinodlar toplamışlar ve ayin birliğinden Maruni patriğinin papanın onayı ile göreve başlamasına, hatta Maruni kilisesinin Vatikan tarafından denetlenmesine kadar Katolik kilisesinin ileri sürdüğü birçok şartı ve III. Alexander’ın papalığını kabul etmişlerdir. Bunun üzerine Maruni patriği Lateran Konsili’ne (1215) katılmıştır.

Memlükler döneminde bölge Beşare’deki sorumlu “mukaddemler” tarafından yönetildi, böylece Maruniler’in Roma ile ilişkileri de zayıflamaya başladı. Hatta XV. yüzyılda Maruniler arasında monotelizm anlayışı tekrar baş gösterdi. Buna rağmen Maruniler, Floransa Konsili’nde de Papa IV. Eugenius’a bağlılık mektubunu sunan Beyrutlu Fransisken rahip John tarafından temsil edildi. 1445’te Kıbrıs Başpiskoposu Elias’ın Maruniler arasında ortaya çıkan monotelist sapkınlıkları reddetmesi ve Roma’ya bağlılıklarını ilan etmesi üzerine Katolik kilisesiyle ilişkilerde ilerleme sürecine girildiyse de XVI ve XVII. yüzyıllara kadar bir istikrar mümkün olmadı. Fakat Maruniler’le Roma arasındaki ilişkiler V. Lateran Konsili’nden (1512-1517) sonra neredeyse kesintisiz devam etmiştir.

Mercidabık Muharebesi ile Suriye, Lübnan ve Ürdün Osmanlılar tarafından fethedildikten sonra da (1516) bölgedeki Maruniler, yönetimden gördükleri müsamahanın yanı sıra coğrafi şartlar sayesinde dinlerini ve geleneklerini korudular. Maruni patriği yönetim tarafından cemaatin başı olarak “emirü’ş-Şark” unvanı ile tanındı.

Maruniler’le Katolik kilisesi arasındaki ilişkilerin geliştirilmesi yönünde Cizvit rahibi John Eliano’nun gösterdiği yoğun gayretler neticesinde Papa XIII. Gregory, 1584 yılında Roma’da Maruni din adamlarının yetiştirilmesi için bir eğitim merkezi kurdu. Kitab-ı Mukaddes bilgini ve dilci Gabriel Sionita’nın yanı sıra Vatikan Kütüphanesi’nde kütüphanecilik yapan Abraham Ecchellensis, Joseph Simon es-Sem‘ani ve Halep Başpiskoposu Cermanus Ferhat, günümüzde de Cizvitler’in yönetiminde faaliyetlerini sürdüren bu okulun yetiştirdiği önemli öğrenciler arasında yer almaktadır.

XIX. yüzyılda Maruniler’le aynı bölgede yaşayan Dürziler arasındaki ilişkiler bozularak çatışmalara dönüştü, 1860 yılında binlerce Maruni öldürüldü. Bunun üzerine çok sayıda Maruni bölgeden ayrılıp başta Avrupa ve Amerika olmak üzere çeşitli ülkelere göç etti. Daha sonra Maruniler, yerli olmayan bir hıristiyan yetkilinin yönetiminde Osmanlı Devleti içinde özerk bir idari yapı kazandılar. I. Dünya Savaşı’ndan sonra bu topraklar Osmanlı Devleti’nin elinden çıkınca Maruniler Fransızlar’ın himayesi altında kendi kendilerini yönettiler; 1943’te bağımsız Lübnan Devleti kurulduğunda ülkedeki önemli dini cemaatlerden birini oluşturdular. Hıristiyan, müslüman ve Dürzi partilerin meydana getirdiği bir koalisyonla yönetilen Lübnan’da cumhurbaşkanı Maruniler arasından seçilmektedir.

Günümüzdeki Maruni Patriği Bechara Boutros al-Rahi

Maruni Patrikliği

Maruniler, kiliselerinin Antakya Kilisesi’nden bağımsız olarak kuruluşunu VII. yüzyılın başlarında yaşadığına inanılan Aziz Yuhanna Maron’a (Saint Jean Maron) dayandırsalar da hıristiyan tarihçileri arasında böyle bir şahsın gerçekten yaşayıp yaşamadığı konusu tartışmalıdır. Antakya Patriği II. Anastase’ın 609’da ölmesiyle bu makamın 742 yılına kadar boş kaldığı ve Halife Hişam’ın onayı ile Maruni Kilisesi patrikliğine III. Etienne’in getirildiği bilinmektedir. Bazı dönemlerde cemaatin kendi patriklerini seçtiği de kaynaklarda belirtilmektedir. Günümüzde patrik piskoposlar kurulu tarafından seçilmekte, Vatikan’ın onayı ile göreve başlamaktadır. Kilisenin yönetiminde patriğe bağlı olarak görev yapan piskoposlukların sekizi Lübnan Dağı Sinodu’nda (1736) belirlenmiş olup 1906’da Sur ve Sayda piskoposluklarının birbirinden ayrılması ve 1946’da Mısır piskoposluğunun kurulmasıyla bu sayı ona çıkmıştır. Beyrut, Ba‘lebek, Gibail, Sayda, Trablusşam, Sur ve Kıbrıs piskoposluğu Lübnan’da, Halep ve Şam piskoposlukları Suriye’de, Kahire Maruni piskoposluğu Mısır’da yer almaktadır. Bunların dışında görevli piskoposlar bulunmamakla birlikte Nusaybin, Tarsus, Arca di Fenicia ve Rakka’da da piskoposluk makamları mevcuttur. Maruni patrikleri tarihte farklı sebeplerle değişik yerlerde ikamet etmişse de günümüzde patriklik Bkerke’de (Lübnan) bulunmaktadır.

Maroniler 'de İbadet

Doğu kiliseleri içinde başından itibaren Katolik karaktere sahip tek kilise olması Maruni kilisesini sonradan Roma’ya bağlanan kiliselerden ayırmaktadır. Maruniler’in ibadet geleneği Antakya Kilisesi’ne ait özellikler taşımaktadır. Başlangıçta ayin dili olarak Süryanice’nin arami lehçesi kullanılmış, günümüzde ise Süryani alfabesiyle Arapça (Karşuni) yaygınlık kazanmıştır. Evharistiya ayininde mayasız ekmek kullanılmaktadır. Evlilik ve vaftiz törenleriyle oruç gibi ibadetler, Roma Katolik geleneğinden unsurlar taşımakla birlikte Süryani geleneğine göre icra edilmektedir. Öte yandan eskiden olduğu gibi kiliseye bağlı manastırların faaliyetleri dini hayata canlılık kazandırmaya devam etmektedir.

Maruni Cemaati Kültürel Hayatı

Maruni cemaatinin modern hayatı yaşama süreci XIX. yüzyılda başlamıştır. Bu süreci besleyen Batı kaynaklı damarlardan biri Katolik kilisesi, diğeri Amerikan Protestan misyon teşkilatlarıdır. Bu temas, Papa XIII. Gregory’nin Roma’da Maruni okulunu açmasından önce Maruni öğrencilerin Roma’ya gitmesiyle başlamıştır. Okul, cemaate din adamı yetiştirilmesi yanında Batı’daki şarkiyat çalışmalarına belli ölçüde zemin hazırlayacak ilim adamlarının eğitilmesini de sağlamıştır. Nitekim Grammatica Linguae Syriacae (Rome 1596) adlı, Latince’deki ilk Süryanice gramer kitabı bu okuldan yetişen Jurjis Amirah tarafından hazırlanmış, Latince’de yayımlanan diğer Süryanice gramer kitapları da Avrupalı şarkiyatçıların Süryanice’yi öğrenmesine yardımcı olmuştur. Paris’te Royal Collège’de Sami dilleri dersleri veren Gabriel Sionita, Grammatica Arabica Maronitarum in Libros Quinque Divisa adlı (Lutetiae 1616), Latince yayımlanmış ilk Arapça gramer kitaplarından birini kaleme almıştır. Sionita’dan sonra aynı okulda görev yapan Abraham Ecchellensis Breveis, Institutio Linguae Arabicae adıyla Arapça (Rome 1628) ve Linguae Syriacae Sive Chaldaicae Perbrevis Institutio ismiyle Süryanice (Rome 1628) gramer kitapları yazmıştır. Özellikle Sem‘ani ailesine mensup din adamlarından Joseph Simon es-Sem‘ani Arapça, Süryanice ve Grekçe çok sayıda yazma eseri çeşitli yollarla Vatikan Kütüphanesi’ne sağlamış ve bunların kataloglarını neşretmiştir (Bibliotheca Orintalis Clemetino-Vaticana [Rome 1719-1728]).

Fransız Katolikleri’nin yardımıyla Beyrut’ta açılan Saint Joseph Üniversitesi’nde Arap dili ve kültürüyle ilgili kapsamlı araştırmalar yapılmış, Arapça’da tenkitli metin neşri çalışmalarına metodik katkılarda bulunulmuştur. Ayrıca üniversiteye bağlı olarak Katolik yayınevi kurulmuştur (1853). Öte yandan Luvis Şeyho’nun editörlüğünde çıkmaya başlayan Katolik Üniversitesi’nin al-Mashriq adlı süreli yayınında Arap edebiyatı, tarihi ve kültürüyle ilgili ilmi makalelerin neşri devam etmekte olup Şeyho’nun yayımladığı Mecani’l-edeb fi ĥadaǿiķi’l-ǾArab adlı dokuz ciltlik katalog (Beyrut 1882-83) Arap edebiyatıyla ilgili önemli eserler arasında yer almaktadır. Lübnan’ın ilk gazetelerinden biri olan Ĥadiķatü’l-aħbar da Maruniler tarafından çıkarılmıştır (1859).

Günümüzde toplam nüfusları 1,5 milyona ulaşan Maruniler, başta Lübnan olmak üzere (500.000’i aşkın) Ortadoğu’nun çeşitli ülkelerinde özellikle Suriye ve Mısır ile daha çok ekonomik sebeplerle göç ettikleri Fransa, Amerika Birleşik Devletleri, Kanada, bazı Güney Amerika ülkeleri ve Avustralya’da yaşamaktadır. Halen Maruni kilisesi patrikliğini, 1985 yılında seçilen ve “Antakya ve Bütün Doğu’nun patriği” unvanıyla Bkerke’de ikamet eden Nasrullah Butrus Sfeir yerine 2011 yılında Patrik atanan Bechara Boutros al-Rahi yürütmektedir.



Yazar Hakkında

  • @Dünya Dinleri

    @Dünya Dinleri

    Bırakın Fikirleriniz Özgür Kalsın ! https://www.alternatifforum.org

    Dunyadinleri.Com Yöneticisi