Hanefi Mezhebi'nde Sahabi Kavli - İcma'nın Yeri

Hanefi Mezhebi'nde Sahabi Kavli - İcma'nın Yeri
Yazan : @Dünya Dinleri Tarih : Kategori : Hanefi Mezhebi Usulü Yorumlar : 0 Okunma : 2783 Beğen : 0

İcmaın (İcma; Sahabelerin hepsinin aynı suretle yapması veya söylemesi) teorik olarak her asırda gerçekleşmesi mümkün olmakla birlikte fiilen sahabe döneminde gerçekleştiği ve bu konuda birtakım tartışmaların bulunduğu bilinmektedir. Hanefiler, cumhurla birlikte sahabe icmaının bağlayıcı ve uyulması gerekli bir delil olduğunu, sahabenin bir meselede iki farklı görüşe ayrılması durumunda üçüncü bir görüşün ileri sürülemeyeceğini kabul eder. Ebû Hanife’nin, bir meselede birden fazla sahabi kavli (kavl ; söz veya eylem) bulunması halinde bunlardan birini kendi ictihad prensiplerine göre tercih ettiği bizzat kendisinden nakledilmekte, bundan da mevcut sahabi görüşlerinin dışına çıkmadığı anlaşılmaktadır (Pezdevi, III, 234-235; Serahsi, el-Usûl, I, 313-314). Hanefiler’in benimsediği bu prensip onların, ihtilafın asgari müşterekini bir nevi icma sayıp sükûti icmaı da delil kabul etmeleriyle ve her zaman için İslam alimleri arasında doğruyu bulmuş bir görüşün bulunmasının zaruriliği teorisiyle yakından bağlantılıdır (Dönmez, s. 31-32). Öte yandan sahabenin ihtilafındaki ortak paydanın, onların tek bir görüş üzerindeki ittifakı ile aynı kaynak gücüne sahip olmadığı gibi bu gücün tabiin ve sonraki kuşağın ihtilafı halinde iyice azaldığı ve Hanefiler arasında tartışma konusu olduğu görülür.

Bir sahabinin görüşü sahabe arasında yaygınlık kazanmış ve aksine bir görüş ortaya çıkmamışsa Hanefiler’in çoğunluğu bunu şer‘i hüccet ve bir nevi icma sayar. Bir sahabinin sahabe arasında değil tabiin döneminde yaygınlık kazanmış sözü eğer re’y ve ictihad ile kavranamayacak bir konuda ise, bunun Hz. Peygamber’den duyulan bir bilgiye dayanmış olması ihtimaline binaen cumhur gibi Hanefiler tarafından da delil alınır (Serahsi, el-Uśûl, II, 110). Tartışmanın odak noktasını, re’y ve ictihad ile kavranabilen bir meselede sahabe sözünün delil olup olmayacağı hususu teşkil eder. Ancak bu konuda Hanefi imamlarından açık ve kuvvetli bir rivayet bulunmamakta, hatta onların farklı tavırlar sergiledikleri rivayet edilmektedir. Ebû Said el-Berdai ve Cessas dahil bir grup Hanefi fakihi bir ayırım yapmaksızın sahabi sözünü hüccet sayarken Kerhi ve Debûsi dahil diğer bir grup, re’y ve ictihadla kavranabilecek bir konudaki sahabi sözünün şer‘i delil olmayacağı görüşündedir (a.g.e., II, 105-106; Abdülaziz el-Buhari, III, 217).

Hanefiler’in genelde ilk iki halifenin ittifakını hüccet saymaları, bazılarının ilk iki halifenin veya raşid halifelerin ittifakını icma olarak nitelendirmesi (Serahsi, el-Uśûl, II, 317; Abdülaziz el-Buhari, III, 217) ictihadın ameli değerine verdikleri önemden kaynaklanır. Tabiinin sahabe döneminde meşhur olmuş fetvalarını da Hanefiler sahabe sözü kapsamında görürler.

Sarih icmaın kaynak değeri konusunda İslam alimleri arasında ciddi boyutta bir ihtilaf yoktur. Malikiler’e ve Şafiiler’in çoğunluğuna aykırı olarak Hanefi usulcülerince benimsenen sükûti icmaın delil olması teorisi, yukarıda işaret edilen gerekçelerin yanı sıra onların sarih icmaın gerçekleşmesini pratikte mümkün görmeyip icma kuralına bu yolla olsun işlerlik kazandırabilme arzusu ile ve böylece dört halife döneminin hakim zihniyet ve uygulamalarını temel alan bir yönüyle gelenekçi, bir yönüyle de hukukun ameli yönüne ağırlık veren bir hukuk mantığına sahip olmaları ile de açıklanabilir. Öte yandan Hanefi usulünde, icma türlerinin kaynak değeri itibariyle kendi arasında hiyerarşik bir sıralamaya tabi tutulup sahabe icmaının kat‘i delil, sonrakilerin icmaının meşhur veya ahad sünnet hükmünde görülmesi, hatta icmaın nakil şartları açısından sünnette olduğu gibi bir tasnife tabi tutulması ve icmaın ahad yolla nakledilmesi halinde kaynak gücünün zaafiyete uğrayacağı tezi de gündeme getirilir (Pezdevi, III, 261; Serahsi, el-Uśûl, I, 302-303, 318-319 dunyadinleri.com). Ayrıca Hanefi fürû literatüründe, mezhep içindeki görüş birliğinin ve mezhep imamlarının ittifakının çok yerde icma olarak adlandırılması veya bir fıkhi ictihada zamanında kimsenin karşı çıkmamasının sıkça delil olarak zikredilmesi, yukarıda belirtilen hiyerarşi içinde epey alt sıralarda kalıp usuldeki icma anlayışından da bir hayli uzakta bulunsa bile, sınırlı bir görüş birliğinin dahi belli bir kuvvet taşıdığını belirtmesi veya bu tür ictihadların ameli değerini vurgulaması itibariyle dikkat çeken ifadelerdir.

İcma konusundaki teorinin İmam Şafii döneminde dahi netleşmediği ve icmaın teknik bir terim olarak yerleşmediği göz önünde bulundurulursa, ilk Hanefi müctehidlerinden icma hakkında açık bir görüşün nakledilmemiş olması fazla yadırganmaz (Dönmez, s. 61). Bu sebeple icma kavramıyla ilgili tanım ve tartışmaların ilk birkaç nesil Hanefi fakihleri döneminde ileri bir safhada bulunmadığı, sadece mezhep usul ve doktrininin belirginleştiği ileri dönemlerde bu konuda yapılan tartışma ve tercihlere ışık tutacak seviyede ve toplumda genel kabul görmüş çizgiyi koruma ölçüsünde bir yaklaşımın mevcut olduğu görülür. Esasen raşid halifelerin veya sahabenin icmaına atfedilen değer veya sahabenin ihtilafı halinde onun dışına çıkılmaması ilkesi temelde onların taşıdığı ameli değerden kaynaklanmaktadır.



Yazar Hakkında

  • @Dünya Dinleri

    @Dünya Dinleri

    Bırakın Fikirleriniz Özgür Kalsın ! https://www.alternatifforum.org

    Dunyadinleri.Com Yöneticisi