12 Eylül; ABD ve AB Emperyalizminin Türkiye’yi ekonomik, siyasal, sosyal, toplumsal, kültürel, dinsel… her alanda değiştirme- dönüştürme çabalarının bir ürünü olarak, onların maşası generaller tarafından tezgahlanmıştır ve başarılı olmuştur.
Bunun kanıtı şu andaki Türkiye’dir.
32 yıl geçti.
Ama her şey daha dün, hatta bugün gibidir.
Yani süreç hala devam etmektedir, edecektir de…
Çünkü darbeciler yapabildiklerini yapmış ve diğer plan ve hedefleri daha sonraki döneme bir miras gibi devretmişlerdir.
Özal ve sonrasındaki güya sivil siyasetçiler ve şimdi de Tayyip Erdoğan, çağdaş evrensel değerlere sahip bir hukuk düzeni içinde demokrasiyi tüm kurum ve kurallarıyla birlikte işler hale getirmemişler, insan hak ve özgürlüklerini geliştirmemişler, tersine darbenin kültürünü ve hukukunu kurumsallaştırarak korumuşlardır.
Özellikle darbenin ürünü olan siyasi partiler yasası, seçim barajı bu siyasetçilere koruma kalkanı, demokrasiye ise engel olmuştur.
Bunlar dışında hangi şeyi, ölçü olarak alırsanız alın, ülkemizde hiçbir şey eskisi gibi değildir. Ve her şey kötüye doğru evrilmektedir.
Ötekileri boşverin…
Cumhuriyetimizin değerleri, kurum ve kuralları, Atatürk’ün ilke ve devrimleri, tam bağımsız Türkiye ülküsü, üniter devlet yapımız, vatanın bölünmez bütünlüğü bugün tehdit altındadır, bazıları da ayaklar altındadır.
Yani darbe 12 Eylül'le başlamış ama sonu olmayan bir süreci kapsamıştır.
Bunu sonlandırmak ise, ancak ve ancak demokrasi ile ve halkımızın demokrasiye inanması ile mümkündür.
Kaldı ki başka inanacağımız bir rejim türü de yoktur…
32 yıl sonra bugün…
12 Eylül’ün acılarını tüm boyutlarıyla yaşayanlara ve ölenlere bin selam olsun,
faşizm kahrolsun..