Musevilik

Ana Sayfa Forum Din ve İnançlar Musevilik Sahte Tevrat'ta yaratılmışların Tanrı zannedilmesi

Sahte Tevrat'ta yaratılmışların Tanrı zannedilmesi

  • Emre Karaköse
    Emre Karaköse
    dunyadinleri.com/emre-1974tr
    buradaydı
    Cinsiyet : Bay
    Şehir : Balikesir
    Meslek :
    Giriş : 50
  • Yazan : Emre Karaköse Tarih : Kategori : Musevilik Cevaplar : 0 Okunma : 1606 Beğeniler : 0
    Sahte Tevrat'ta yaratılmışların Tanrı zannedilmesi

    Evet değişmiş eski kitaplarda elçiler-peygamberler melek veya tanrı zannediliyor.

    İşte anlatan kişinin baştan tanrı zannettiği hava aracının temsili resmi:

    a UFO as imagined by Blumrich



    HEZEKİEL

    Rab'bin Görkemi Hezekiel'e Açıklanıyor

    BÖLÜM 1

    Hez.1: 1 Otuzuncu yılda*fa*, dördüncü ayın* beşinci günü Kevar Irmağı kıyısında sürgünde yaşayanlar arasındayken gökler açıldı, Tanrı'dan gelen görümler gördüm.
    D Not 1:1 "Otuzuncu yıl": Anlamı kesin olarak bilinmiyorsa da, Hezekiel'in yaşının otuz olduğu sanılıyor.

    Hez.1: 2 Kral Yehoyakin'in sürgünlüğünün beşinci yılında, ayın beşinci günü,

    Hez.1: 3 Kildan* ülkesinde, Kevar Irmağı kıyısında RAB Buzi oğlu
    Kâhin* Hezekiel'e seslendi. RAB'bin eli orada onun üzerindeydi.

    Hez.1: 4 Kuzeyden esen kasırganın göz alıcı bir ışıkla çevrelenmiş, ateş saçan büyük bir bulutla geldiğini gördüm. Ateşin ortası ışıldayan madeni andırıyordu.

    Hez.1: 5 En ortasında insana benzer dört canlı yaratık duruyordu;

    Hez.1: 6 her birinin dört yüzü, dört kanadı vardı.

    Hez.1: 7 Bacakları dimdikti, ayakları buzağı ayağına benziyor ve cilalı tunç* gibi parlıyordu.

    Hez.1: 8 Dört yanlarında, kanatların altında insan elleri vardı.
    Dördünün de yüzleri, kanatları vardı.

    Hez.1: 9 Kanatları birbirine değerek dosdoğru ilerliyor, ilerlerken
    sağa sola dönmüyordu.

    Hez.1: 10 Her yaratığın dört yüzü vardı: Önde dördünün yüzü insan
    yüzüne, sağda dördünün aslan yüzüne, solda dördünün öküz yüzüne,
    arkada dördünün kartal yüzüne benzer bir yüzü vardı.

    Hez.1: 11 Yüzleri böyleydi. Kanatları yukarıya doğru açılmıştı. Her
    yaratığın iki kanadı yanda öbür yaratıkların kanadına değiyor,
    iki kanatla da bedenlerini örtüyordu.

    Hez.1: 12 Her biri dosdoğru ilerliyordu. Ruhları onları nereye
    yönlendirirse, sağa sola sapmadan oraya gidiyorlardı.

    Hez.1: 13 Canlı yaratıkların görünüşü yanan ateş közleri ya da meşale
    gibiydi. Ateş yaratıkların ortasında hareket ediyordu; ışık
    saçıyor ve içinden şimşekler çakıyordu.

    Hez.1: 14 Yaratıklar şimşek çakar gibi hızla ileri geri gidip geliyorlardı.

    Hez.1: 15 Bu dört yüzlü yaratıklara bakarken, her birinin yanında, yere değen bir tekerlek gördüm.

    Hez.1: 16 Tekerleklerin görünüşü ve yapısı şöyleydi: Sarı yakut gibi parlıyorlardı ve dördü de birbirine benziyordu. Görünüşleri ve yapılışları iç içe girmiş bir tekerlek gibiydi.

    Hez.1: 17 Hareket edince yaratıkların baktıkları dört yönden birine
    doğru sağa sola sapmadan ilerliyordu.

    Hez.1: 18 Tekerleklerin kenarı yüksek ve korkunçtu; hepsi çepeçevre
    gözlerle doluydu.

    Hez.1: 19 Canlı yaratıklar hareket edince, yanlarındaki tekerlekler de hareket ediyordu; yaratıklar yerden yükseldikçe, tekerlekler de onlarla birlikte yükseliyordu.

    Hez.1: 20 Ruhları onları nereye yönlendirirse oraya gidiyorlardı. Tekerlekler de onlarla birlikte yükseliyordu. Çünkü yaratıkların ruhu tekerleklerdeydi.

    Hez.1: 21 Yaratıklar hareket ettiğinde onlar da hareket ediyor,
    yaratıklar durduğunda onlar da duruyor, yaratıklar yerden
    yükseldiğinde onlar da yükseliyordu. Çünkü yaratıkların ruhu tekerleklerdeydi.

    Hez.1: 22 Kubbeye benzer, billur gibi parlak ve korkunç bir şey canlı
    yaratıkların başları üzerine yayılmıştı.

    Hez.1: 23 Kubbenin altında kanatlarının biri öbürünün kanatlarına
    doğru açılmıştı. Her birinin bedenini örten başka iki kanadı vardı.

    Hez.1: 24 Yaratıklar hareket edince, kanatlarının çıkardığı sesi duydum. Gürül gürül akan suların çağıltısını, Her Şeye Gücü Yeten'in sesini, bir ordunun gürültüsünü ansıtıyordu. Durunca kanatlarını indiriyorlardı.

    Hez.1: 25 Kanatları inik dururken, başları üzerindeki kubbeden bir ses duyuldu.

    Hez.1: 26 Başları üzerindeki kubbenin üstünde laciverttaşından
    yapılmış tahta benzer bir nesne vardı. Yüksekte, tahtı andıran
    nesnede insana benzer biri oturuyordu.

    Hez.1: 27 Gördüm ki, beli andıran kısmının yukarısı içi ateş dolu
    maden gibi ışıldıyordu, belden aşağısı ateşe benziyordu ve
    çevresi göz alıcı bir ışıkla kuşatılmıştı.

    Hez.1: 28 Görünüşü yağmurlu bir gün bulutların arasında oluşan
    gökkuşağına benziyordu. Öyleydi çevresini saran parlaklık.
    RAB'bin görkemini andıran olayın görünüşü böyleydi. Görünce,
    yüzüstü yere yığıldım, birinin konuştuğunu duydum.

    Rab Hezekiel'i Çağırıyor

    BÖLÜM 2

    Hez.2: 1 Bana, "Ey insanoğlu, ayağa kalk, seninle konuşacağım" dedi.

    Hez.2: 2 O benimle konuşur konuşmaz Ruh içime girdi, beni ayaklarımın
    üzerinde durdurdu; benimle konuşanı duydum.

    Hez.2: 3 Bana, "Ey insanoğlu, seni İsrail halkına, bana başkaldıran o asi ulusa gönderiyorum" dedi, "Onlar ve ataları bugüne kadar bana karşı geldiler.

    Hez.2: 4 Bu halk dikbaşlı ve inatçıdır. Seni onlara gönderiyorum.
    Onlara, 'Egemen RAB şöyle diyor diyeceksin.

    Hez.2: 5 Bu asi halk seni ister dinlesin, ister dinlemesin, yine de
    aralarında bir peygamber olduğunu bilecektir.

    Hez.2: 6 Sen, ey insanoğlu, onlardan ve sözlerinden korkma! Çevrende
    çalılar, dikenler olsa, akrepler arasında yaşasan bile korkma. Asi bir halk olsalar bile, onların söyleyeceklerinden korkma, onlar yüzünden yılgınlığa düşme.

    Hez.2: 7 Seni ister dinlesinler, ister dinlemesinler, onlara sözlerimi söyleyeceksin. Çünkü onlar asi bir halktır.

    Hez.2: 8 Sen, ey insanoğlu, sana söyleyeceğimi dinle! Bu başkaldıran
    halk gibi asi olma! Ağzını aç, sana vereceğimi ye!"

    Hez.2: 9 Baktım, bana doğru uzanmış bir el gördüm; içinde tomar halinde bir kitap vardı.

    Hez.2: 10 Tomarı önümde açtı, her iki yanı da yazılıydı. Orada
    ağıtlar, iniltiler, figanlar yazılıydı.

    BÖLÜM 3

    Hez.3: 1 Bana, "Ey insanoğlu, sana verileni ye. Bu tomarı yedikten
    sonra git, İsrail halkına seslen" dedi.

    Hez.3: 2 Böylece ağzımı açtım, yemem için tomarı bana verdi.

    Hez.3: 3 Bana, "Ey insanoğlu, sana verdiğim tomarı ye, mideni onunla
    doldur" dedi. Bunun üzerine tomarı yedim. Bal gibi tatlı geldi bana.

    Hez.3: 4 Sonra şöyle dedi: "Ey insanoğlu, İsrail halkına git, onlara
    sözlerimi ilet.

    Hez.3: 5 Çünkü seni konuşması anlaşılmaz, dili zor bir halka değil,
    İsrail halkına gönderiyorum.

    Hez.3: 6 Evet, seni konuşması anlaşılmaz, dili zor, dediklerini anlamadığın halklara göndermiyorum. Onlara gönderseydim, seni dinlerlerdi.

    Hez.3: 7 İsrail halkı seni dinlemek istemeyecektir, çünkü o beni
    dinlemek istemiyor. Bütün İsrail halkı dikbaşlı ve inatçıdır.

    Hez.3: 8 Seni onlar kadar inatçı yapacağım, senin alnını onlarınki
    kadar katılaştıracağım.

    Hez.3: 9 Alnını çakmak taşından daha sert bir kaya gibi yapacağım.
    Her ne kadar asi bir halksalar da onlardan korkma, yılma."

    Hez.3: 10 Bana, "Ey insanoğlu, iyice dinle ve sana söyleyeceklerimi
    yüreğine yerleştir" dedi,

    Hez.3: 11 "Şimdi sürgünde yaşayan halkına git ve seni ister dinlesinler, ister dinlemesinler, onlara, 'Egemen RAB şöyle diyor de."

    Hez.3: 12 Sonra Ruh beni kaldırdı ve arkamda, "RAB'bin görkemine
    kendi yerinde övgüler olsun!" diye büyük bir gürleme duydum.

    Hez.3: 13 Canlı yaratıkların birbirine çarpan kanatlarının çıkardığı
    sesi, yanlarındaki tekerleklerin gürültüsünü, büyük bir gürleme
    duydum.

    Hez.3: 14 Ruh beni kaldırıp götürdü. RAB'bin güçlü eli üzerimde
    olduğu halde, üzüntüyle, öfkeyle gittim.

    Hez.3: 15 Kevar Irmağı kıyısındaki Tel-Abib'de yaşayan sürgünlerin yanına geldim. Orada, yaşadıkları yerde onların arasında şaşkınlık içinde yedi gün kaldım.

    *****************************************

    Bu yukarıdaki resimdeki aracın tam yere indiği sırada bir de her 4 kolundan tekerleğin çıkıp yerde dönmeye başladığını düşünün. İşte size yine tanrıyla karıştırılan bir obje daha.

    Şimdi ben de bir devam senaryosu yazayım:

    Ezekiel dehşetle yere kapanmıştı. Ama karşısındaki ürkütücü şeyden ses gelmeye devam ediyordu:

    -Ne yapıyorsun? Sen de böyle yaparsan....ben de senin gibi insanım.

    Tahtta oturan insanımsı varlık araçtan aşağıya inmişti.

    -Hayır dostum ben tanrı falan değilim. Alemlerin Rabbi olan Allah tektir ve yaratılmış hiçbirşeye benzemez. Zaten bu evrende de değildir o,yarattıklarından tamamen ayrıdır.Ben de senin gibi Allah'ın bir elçisiyim. Kalk ayağa çok önemli görevilerin var.

    Bu görmüş olduğun araçlar eski çağlarda çok olağandı ama şimdi seni şaşırttı biliyorum. Eskiden o kadar gelişmiş medeniyetler vardı ki.....ama birçoğu inkar ve kibirleri yüzünden helak edildiler.Yine aynı sorun dünyada var. Onları uyarmalı ve tek Allah'a imana davet etmelisin..........

    Evet peygamber uzay aracına binerek büyük bir gürültü içerisinde götürülüyor.

    Ayrıca tevratta diğer pekçok elçi Rab zannediliyor, onlarla güreş tutularak ,el ense çekilerek tuş ediliveriyor. Bazı yerlerde de bu tür elçiler veya taşıtlar "melek" zannediliyor.

    Aynı hatayı hindu metinlerinde de görüyoruz. Gelişmiş teknoloji kullanan insanlar melek,tanrı veya yarı tanrı yarı melek zannediliyor.

    Kuran'da ise böyle bir çorba,karıştırma asla bulamazsınız. Melekse melek, Allah ise Allah, elçi ise elçi, taşıt ise taşıttır bahsedilen. Örneğin Süleyman peygamberin emrine verilen 3 çeşit araca hiçbir zaman melek veya Rab denildiğini göremezsiniz.

    Çünkü Kuran insan gözlemi bir hadis kitabı değil, doğrudan Allah'ın sözlerini içermektedir.

    Selam ve sevgiler.

    Emre_1974tr