Hinduizm

Ana Sayfa Forum Din ve İnançlar Hinduizm Hinduizm`e gore Yaratilis

Ortadoğu dinlerinde (Musevilik, Hristiyanlık ve İs…

  • Arayış Arayış
    Arayış Arayış
    dunyadinleri.com/serkandb68c
    buradaydı
    Cinsiyet : Bay
    Şehir : Eskişehir
    Meslek : Bankacı
    Giriş : 191
    İnandığınız Din : İslam (Sünni)
    İnançlı Birimisiniz? : Çok İnançlıyım
  • Yazan : Arayış Arayış Tarih : Beğeniler : 0

    Ortadoğu dinlerinde (Musevilik, Hristiyanlık ve İslam) “yaratılış” kelimesi ile kastedilen, Tanrı’nın belirli bir zamanda kendinden tamamen ayrı olarak yoktan var ettiği maddesel dünya/evrendir. Tanrı bu dinlerde, belli bir zamanda “ol” demiştir ve 6 günde dünyayı, güneşi, göğü ve yeri yaratmıştır. Bu sürece ilişkin başka bir ayrıntı verilmez yalnızca Tanrı’nın “ol” emriyle birinci, ikinci, üçüncü, dördüncü...vs günlerde yarattığı göksel maddelerden, “yerin ve göğün” yaratılışından bahsedilir. Bu üç dinde de bu konuda ortak nokta, yaratılan bütün bu evrenin Tanrı’dan tamamen ayrı olmasıdır, Tanrı yarattığı şeyleri yönetir kontrol eder ancak yarattıklarıyla kendisinin hiçbir ilgisi yoktur, kendisi yarattığı evrenden tamamen ayrıdır.

    Merhaba Fırat

    Yukarıdaki açıklamanıza tarafsız olarak yorum yazmaya gayret göstereceğim.

    Şuan yeryüzündeki dinlerin hepsi neden varız,biz kimiz v.b. sorulara yanıt aramışlardır ,ve kuruldukları tarihten çok öncelere dayanan ekollerin devamlarıdır.Bilgelerin Hepsi aynı resme bakmış içinde bulundukları dönem,kültür,meslek v.b. göre resimden farklı yorumlamalar çıkarmışlardır.O nu ancak kedni yetkinlikleri ölçüsünde tanımlamışlar ve tanımladıklarınında hernekadar tanımlasalarda O olmadığının bilincinde olmuşlardır.Çünkü tanımlanan O değildir.

    Hepsi özde aynı şeyleri söylemişler ama farklı ifade etmişlerdir.Sembolizim ve deyimselliği bilmeyen takipçiler zaman içersinde anlatılanları algılayamaz hale gelmişlerdir.Buda Hayttan gayrı gökte oturan tanrı inancını veya heykellere,ateşe v.b.şeylere tapınmayı beraberinde getirmiştir.İnsan Rabbini kendini bildiği ölçüde bilir.

    Bilgeler her nekadar toplumları kendi özlerine döndürmeye çabalasalarda ,toplumlar kendi özlerinin kıymetinin bilincine varamamışlardır.İnsanın özü evrenin özünden gayrı değildir.

    Bir tabloya (Evrene veya Hayata) bakıldığında her kişinin farklı yorumlarda bulunması gibi..

    İnsanın var oluşuyla başladı düşünme ,insan düşündüğü için var oldu belkide !

    Düşünceler ,felsefeye ,ekole dönüştü ,ekoller kutsanıp dine...Aktarımsal..Kültür gibi..

    Özde tüm bilgeler evrenin BİR'liğinden bahsetmiştir,Işıltıdan ,Nurdan,Işıktan..Herşeyi kapsayan..Herşeyde var olan ,Herşeye olan ve hiç birşey...

    Hz.Muhammedde ,Hz Budada ,Hz.İbrahimde,Hz.İsada,Hz.Lao-Tzu da,Hz.Hint Bilgeleride..

    Hz Muhammed ''O göklerin ve yerin Nurudur''

    derken diğer bilgelerin söylemlerinden farklı bir şeyi ifade etmiyordu.Var oluştan ayrı bir O modeli çizmiyordu.Ama görünende aynı zamanda O değildi..Devinen ,Hayat veren HAY'at Oydu..

    Allah Ademe kendi nefesinden üfledi..Ademi kendinden ayrı kılmadı..veya var kıldığı Hayatı..

    Her ne yöne dönseniz Onun yüzünü görecerksiniz derkende ,Hay'attan gayrı tutmadı.

    Hz.Budanın ben herşeyim hemde hiçbirşey derken kastettiği aydınlanmada pek farklı değildi.Buda 'Işıltısında kendinide bir ışıltı olduğunu görmüştü'

    Zerdüştilerin sönmeyen ateşi simge yaparken kastettikleri neydi ?

    Heraklitos herşeydeki devinimi gördüğünde gördüğü şey,Lao Tzunun ying ve yangının deviniminden çokta farlı değildi..

    Hz.İsanın Baba ven Biriz derken söylediği Hz.Ramanın söylediklerinden çok farklı değildi..

    Sonuç olarak güzel bir çin aktarımıyla bitireyim..

    Bir sirke şişe içinde..

    Buda geldi tattı acı dedi.

    Lao Tzu tattı tatlı dedi

    Konfuçyüs geldi tattı ekşi dedi

    Ama ortada sirke var..

    Bence ne keşi,ne tatlı,nede acı

    Hem ekşi hem tatlı hemde acı..

    Hem var Hem yok O gibi..

    İmza

    Bir nefes çektiğinde ciğerlerine , Tadını alabiliyorsan Hayatın Varsın. Verdiğinde nefsi sahibine Artık Hayatsın.(Arayış)

sn. Arayış; Forum açılalı beri; yaptığım alıntıyı…

  • Ârif Cemil
    Ârif Cemil
    dunyadinleri.com/murat83871
    buradaydı
    Cinsiyet : Bay
    Şehir : Manisa
    Meslek : Serbest
    Giriş : 2174
    İnandığınız Din : Belirtmiyor
    İnançlı Birimisiniz? : İnançlıyım
  • Yazan : Ârif Cemil Tarih : Beğeniler : 0

    sn. Arayış;

    Forum açılalı beri; yaptığım alıntıyı yazdığım yazıdan ayırmak için epey uğraştım. Çizgiyle/işâretle ayırdım. Lâikin; alıntı bölümünü, farklı renketeki bir zemine outurma fikrini hiç düşünememiştim. Sâyenizde öğrenmiş olum.

    Teşekkür ederim.

    İmza

Hinduizm`e gore yaratilis basligi altinda yazdikla…

  • Ozan Gnosis
    Ozan Gnosis
    dunyadinleri.com/amethystium
    buradaydı
    Cinsiyet : Bay
    Şehir : Ankara
    Meslek : Bilişim
    Giriş : 963
    İnandığınız Din : Belirtmiyor
    İnançlı Birimisiniz? : Belirtmiyor
  • Yazan : Ozan Gnosis Tarih : Beğeniler : 0

    "Hinduizm`e gore yaratilis" basligi altinda yazdiklarima gelebilecek sorulara yanit vermek istiyorum biraz da....

    Soru:Ruh/Atman/Nirguna Brahman sadece bir tanık ise başlangıçta nasıl olur da kendini bilmeyi ister? Yani kişileştirilemeyecek birşey kişileşmeyi istiyor sanki?Bilinçsiz bilinç evvela kendi hakkında düşünüp kişileşiyor ve Sophia oluyor, ondan sonra kaçınılmaz olarak ego da ediniyor ve Demiurg ortaya çıkıp evreni getiriyor. Demiurgun öncesinde, Sophia'nın ortaya çıkışını bu kişiliksiz ve bilinçsiz bilinç nasıl arzuladı, düşündü?

    Yanit:

    ilk once bu tezahurun nedeni konusunda ne anladigimi yazip sonra da bunu Gnostisizm icin uyarlayacagim. “Isteme” ifadesini konu daha rahat anlasilabilsin diye kullanmistim. Ortada “kisilik” sahibi olup da istenen arzulanan bir durum yoktur, her sey bu sonsuz gizemin/bilincin dogasi icindedir. Bu bilinc dogasi geregi tezahur etmek durumunda kalmistir istemek degil de dogasi icinde bir zorunluluktan soz edebiliriz. Ortada bir “istek” ya da bir “keyfiyet” yoktur. Nasil ki gunes, “istedigi” icin degil kendi dogasi o oldugu icin isi ve isik veriyor, yani isi ve isik gunesi gunes yapan unsurdur, ayni sekilde Sonsuz gizem “istedigi” icin degil dogasi yani zorunluluk sonucu tezahur etmistir ve bu da Tanri`yi Tanri yapan unsurdur. ("Tezahur" yerine "bu bilincin icinde ortaya cikan ruya" da diyebiliriz, ayni seyi anlatiyor) Gunesin isi ve isik vermesi gibi, Tanri`nin icindeki sonsuz potansiyel de “dogasi icabi” aciga cikmistir. Icindeki her seye donusmeye hazir olan sonsuz potansiyelin aciga cikmasi, suphesiz sonsuz bir gizemdir ancak bunun istek ile ya da”kisilik” ile ilgisi yoktur, dogasi icinde bir zorunluluk olmasi ile ilgisi vardir. Cunku ancak ikilik oldugunda ayristirmaya dayali bilinc olusur, sonsuz potansiyel aciga cikar. Sonsuz potansiyeli icinde barindiran bu gizem, icindeki latent halde varolan sonsuz bilme/bilinc olgusunu ozne ve nesne haline gelerek/bu halde tezahur ederek gostermistir. Yani icinde her sey butun ihtimaller/olasiliklar ve sonsuz bilinc potansiyeli aciga cikmis, ozne/nesne, obje/suje, algilayan/algilanan olarak tezahur gerceklesmistir. Buna “spiritual big bang” de denir. Bu paradoksal, nesnesi olmayan sonsuz bilinc, icindeki sonsuz potansiyelin aciga cikmasiyla “omkara” diye adlandirilan “ I am” olmus ve evren/canli tezahuru gerceklesmistir.

    Burada yazdiklarim Gnostisizme de uyarlanabilir. Aslinda butun bu yazdiklarimiz anlattiklarimiz ve Gnostisizmdeki Sophia ve Demiurge anlatimlari/mitleri de mantigimizi bir nebze olsun yatistirmak icin anlatilamayani bir nebze olsun anlatabilmek icin olusturulmustur. Cunku zihnimiz her seyi geriye goturmeye calisir, geriye gittikce daha bulaniklasiriz ve aciklamalar paradoksal hale gelmeye baslar. Ben soyle dusunuyorum. Gnostisizm`de Sophia`nin olusmasi yukardaki paragrafta anlattigim Omkara (I am) olgusunun olusmasiyla esdegerdir. Yani o sonsuz gizem noktasi/kisiliksiz sonsuzlugun, her seye donusmeye hazir sonsuz potansiyel halinde olma durumuna Sophia denir. Iste bu sonsuz potansiyelin, istekle keyfiyetle alakasi olmadan tamamen dogasi geregi (yukarda gunes ve isi/isigi ornegindeki gibi) evren ve canlilar olarak tezahur etmesi/gorunum kazanmasi da “Demiurge” kelimesiyle ifade edilir ve bu kelime, iluzyonun geregi olan acilar dunya hayati ve kotuluk probleminden dolayi bir olumsuzluk kazanmistir.


    Bu aciklama tam olarak anlasilmazsa soyle bir soru gelebilir: “Bu sonsuz bilinc/potansiyel bu kadar aciz mi ki tezahur etmek zorunda illa ki yani bilinc kazanmak icin de canlilara ihtiyac duyuyor?” Bu sekilde bir soru aslinda konuyu anlamamaktir cunku Tanri (ya da tanik) kendisi disinca bir seye ihtiyac duymuyor, ondan baska bir sey yok. Bu soru suna benzer: “Bu dahi profesor, bu kadar aciz mi ki zekasina ihtiyac duyuyor hayatta?”. Yani ozetle butun her sey: evren, biz, egolar, iyilikler/kotulukler, uzuntuler sevincler…vs istek olmadan, bu ozde kisiliksiz bilincin/tanigin sonsuz potansiyeli icinde ortaya cikmis bir ruyadir diyebiliriz.

    Soru: Eğer ruh/Atman, her birimizdeki kişileştirilemeyen ve ortak tanık ise ve bir ise, reenkarne olan baska baska ruhlar da ne oluyor? Bedenden bedene gecen insan ruhlari ne oluyor? Bu celiski nedir?

    Yanit:

    Reenkarnasyon doktriniyle bu kisiliksiz tanik olan ruh olgusu aslinda celismiyor cunku yeniden beden alarak gelisen kendini gelistiren sey tabi ki atman yani bu “tanik” degildir. Bedenden bedene girerek farklilasan egoya sahip olan sey diger insanlarinkinden ayri olan sey de atman yani bu tanik degildir. Sadece lafin gelisi “ruh beden aldi” …vs denir. Hinduizm`de "Suptil beden" seklinde bir kavram vardir. (Ya da daha bilinir ifadesiyle "Astral beden") Bu konuyla ilgili Advaita felsefesine girdigimde daha detayli yazacagim. Iste bedenden bedene giren sey “`astral beden` ve beraberinde tasidigi yatkinliklar, akil, egilimler ve kisilik ozellikleridir” denir. (Hafiza cogunlukla bedenden bedene tasinmaz, sadece cok ani istisnai olumlerde tasinabilir ve kisi bu durumda cocukluk doneminde gecmis hayatini hatirlayabilir) Yani o tanik hep vardir ve diger her seye gucunu verir ancak kendisi herkeste ve her bedende aynidir. Ayrica kisinin (Yani astral bedene, egoya, egilimlere….vs sahip olgunun) ne ve nasil bir hayat yasayacagi , Tanri denilen bir iradenin karismasi olmadan tamamen kisinin kendi iradesiyle olusur. (Onceki hayatlar) Yani kisi kaderini yine kendisi yazmaktadir.

    Devam edecek...

    İmza

    http://mistikfelsefe.blogspot.com.tr/ Işığın ancak üzerinde yansıyacak bir şey olduğunda aydınlatma niteliğine sahip olması gibi,sonsuz gizem ışığı Tanrı da sonsuz evren şeklinde tezahür ederek sonsuz sayıda canlı bilincinin üzerinde yansıyıp aydınlanan ışık oldu.

Soru: Astral beden bir nevi ruh mudur kisilik sahi…

  • Ozan Gnosis
    Ozan Gnosis
    dunyadinleri.com/amethystium
    buradaydı
    Cinsiyet : Bay
    Şehir : Ankara
    Meslek : Bilişim
    Giriş : 963
    İnandığınız Din : Belirtmiyor
    İnançlı Birimisiniz? : Belirtmiyor
  • Yazan : Ozan Gnosis Tarih : Beğeniler : 0

    Soru: Astral beden bir nevi ruh mudur kisilik sahibi midir? Gnostisizmdeki psise ye mi karsilik gelmektedir?

    Yanit:

    Astral beden denilen sey aslinda reenkarnasyon asamalarinda hayatlar arasinda bir bag oldugunu anlatmanin baska bir yolu. Yani herhangi bir anlamda bir “ruh” degil de, kisinin yasadigi hayatlar arasinda baglantiyi saglayan bir ilke. Kaba bedenin daha suptil hali denilen Astral bedenin de kisiliginin olmadigi soylenir, yani o sadece egilimleri, oz olarak var olan yetenek potansiyellerini, kavrama becerisini, kisinin mizacini belirleyen oz halindeki etkileri, yatkinliklari bir sonraki karaktere tasiyan bir kanun/ilkedir. (Hafiza cogunlukla tasinamaz) Kisilik, hafiza…vs beynin bir ozelligidir dogru ancak astral bedenin tasigi bu tohumlar beynin belli, spesifik bir hale gelmesini saglar.

    Psise, astral bedene karsilik gelmiyor. Advaita sisteminde Psise ancak deneyim yasayan Atman`a yani Tanri`ya karsilik geliyor yani bir eylemi ifade ediyor. Aslinda Psise, tam olarak Jivatman (bireysel ruha) karsilik geliyor ancak Advaita sisteminde Jivatman bir yanilsama, oyle bir varlik yok. Deneyim yasayan ve kim oldugunu unutan varliga jivatman (bireysel ruh) deniyor tanimlamak acisindan. Yani diyebiliriz ki Gnostisizm`deki o “psise” ifadesinin Hinduzim`deki karsiligi deneyime tanik olmakta olan Atman/tanik tir. Psise bir eylemdir.

    Soru: O halde Hindu Advaita`sina ve Gnostisizme gore nasil yasamaliyiz?

    Yanit:

    “Aydinlanmis” ya da “gnosise erismis” insanin nasil yasamasi gerektigi Sufi ustadlarinca soyle dile getirilmis “Dunyada ama dunyadan olmamak” Bu ne anlama geliyor? Dunyada dolu dolu yasamak ama onun icine batmamak. Nasil ki sinemaya bir filme gittigimizde kendimizi filmden zevk alacak kadar kaptiriyoruz hatta fazlasiyla kaptiriyoruz, yani ondan zevk alacak kadar kendimizi birakiyoruz ama gercek olmadigini da bilecek kadar icine batmiyoruz, onu bir gozcu olarak izliyoruz, hayati da oyle yasamaliyiz. Eski metinlerde soyle denilir “Ne asiri sevinmek, ne asiri uzulmek” Hayatin icine batmadan yukardan izler ve izlerken ondan keyif alir gibi, kendi hayatimizi bir film izliyormuscasina izler gibi yasamak... Hepimiz ayni filmin/ ruyanin icindeymisiz de tek bir gozle(ortak bilinc) butunu izliyormuscasina yasamak… Sen/ben yok “biz” variz bu sekilde baktigimizda “bizdeki ortak bilince gore” hareket etmis oluruz. Bu sekilde ego, bizi diger seylerden ayiran ve gitgide iyice yalitilmamiza neden olan benlik “benim o/ benim/ bana ait” kavramlari, torpulenmis olur.

    İmza

    http://mistikfelsefe.blogspot.com.tr/ Işığın ancak üzerinde yansıyacak bir şey olduğunda aydınlatma niteliğine sahip olması gibi,sonsuz gizem ışığı Tanrı da sonsuz evren şeklinde tezahür ederek sonsuz sayıda canlı bilincinin üzerinde yansıyıp aydınlanan ışık oldu.