Şomronimler /Samiriler

Ana Sayfa Dünya Dinleri Ortadoğu Dinleri Şomronimler /Samiriler Yahudiler ve Samiriler Arasındaki Farklar; Samiri İnanç ve Ritüelleri

Yahudiler ve Samiriler Arasındaki Farklar; Samiri İnanç ve Ritüelleri

Yahudiler ve Samiriler Arasındaki Farklar; Samiri İnanç ve Ritüelleri
Yazan : @Dünya Dinleri Tarih : Kategori : Şomronimler /Samiriler Yorumlar : 0 Okunma : 6101 Beğen : 1

Aynı kutsal kitaba (Tevrat), aynı peygambere (Hz. Musa) ve ortak tarihi geçmişe sahip olan Samiriler ile yahudiler arasındaki ihtilafın kaynağı genellikle farklı kutsal mekanlar, yani Şekem ile Kudüs arasındaki tarihi rekabete atıfla açıklanmıştır. Öte yandan Samiri-yahudi ihtilafını her iki grubun kullandığı takvimlerdeki farklılığa, dolayısıyla dini bayramların farklı günlerde kutlanmasına dayandıranlar da vardır. Yahudiliğin inançtan çok pratiğe önem veren bir din olduğunu vurgulayan P. R. Weis, en önemli dini pratik konumundaki bayramların hesaplanmasıyla ilgili farklı takvim uygulamalarının yahudi grupları arasındaki ihtilafın ana sebebi olduğunu söyler (Bulletin of the John Rylands University, XXX/1 [1946], s. 144).

Samiri İnanç ve Ritüelleri

Samiriler’in inanç sistemi şu prensipler üzerine kuruludur:

1. Tek tanrı: İsrail Tanrısı (Şema = İsim);

2. Tek peygamber: Hz. Musa (Musa b. Amram);

3. Tek kutsal kitap: Samiri Tevratı;

4. Tek kutsal mekan: Gerzim dağı. Kudüs yerine Gerzim dağını kutsal mekan kabul eden Samiriler, Şekem’in Süleyman Mabedi’nin bulunduğu Kudüs’ten çok daha eskiye giden dini öneme sahip olduğunu iddia ederler (Purvis, II, 594). Hz. Musa’dan çok önce Hz. İbrahim (Tekvin, 12/6-8) ve Hz. Yakub (Tekvin, 33/18-20) Şekem’de sunak inşa etmiştir. Yeşu peygamber orada İsrail ile Tanrı arasındaki ahdi yenilemiştir (Yeşu, 24/1). Rehoboam’ı kral ilan etmek için bütün İsrailoğulları Şekem’de toplanmıştır (I. Krallar, 12/1). Samiri kaynaklarına göre burası aynı zamanda Hz. İbrahim’in oğlu İshak’ı kurban etmek üzere götürdüğü yerdir.

Samiriler’le yahudiler arasında peygamberlik ve kutsal kitap konularında da farklılık mevcuttur. Hz. Musa’dan sonra peygamberlik silsilesinin devam ettiğini kabul eden yahudiler çeşitli peygamberlerin almış olduğu vahiyleri Kitab-ı Mukaddes’e dahil ederler. Musa’nın ardından peygamberliğin son bulduğuna inanan Samiriler ise ilahi vahiy olmadığı gerekçesiyle Tevrat’ın dışındaki kitapların kutsallığını kabul etmezler. Dolayısıyla sadece kendi Tevrat nüshalarını kutsal sayıp Rabbani ve Karai geleneğine mensup yahudilerin benimsediği şekliyle Kitab-ı Mukaddes’in üç bölümünden (Tora, Neviim ve Ketuvim) son ikisini reddederler.

İbranice yazılmış olan Samiri Tevratı ile yahudilerin kullandığı ve Masoretik metin diye bilinen Tevrat arasında farklılık vardır. Gesenius 1815’te yayımladığı De Pentateuchi Samaritani Origine adlı eserinde Samiri Tevratı ile Masoretik metin arasında 6000 noktada farklılık tesbit etmiştir (Macdonald, s. 264). Ayrıca Origen, Samiri Tevratı’nın Samareitikon isimli bir Yunanca tercümesinden bahsetmektedir. Günümüzde Samiri Tevratı’nın aramice tercümesi olan bir Targum mevcuttur. Bunun IV. yüzyılda Markah tarafından yapıldığı kabul edilmektedir. Samiri Tevratı’nın XIII. yüzyılda Ebu Said veya XIV. yüzyılda Ebü’l-Feth tarafından gerçekleştirilen bir Arapça tercümesi olduğu da bilinmektedir. Batılı ilim adamlarına Samiri Tevratı ilk defa 1616 yılında Pietro Della Valle aracılığıyla ulaşmıştır (EJd., XIII, 268). Samiriler ayrıca Taheb diye bilinen bir mesihin geleceğine inanırlar. Yahudilerin Kudüs’teki mabedinin milattan sonra 70’te yıkılmasından sonra bir itikad prensibi olarak kabul edilen Taheb’in gelişi Samiriler tarafından Tesniye’de (18/15-18) yer alan, Hz. Musa’nın ardından onun gibi bir peygamber geleceği şeklindeki müjdeye dayandırılır (Sassoni, s. 13).

Yahudiler ile Samiriler arasında öldükten sonra dirilme hususunda da ihtilaf bulunduğu bilinmektedir. Rabbani geleneğe ait bir risale olan Masseket Kutim’in (Samiriler risalesi) sonunda yer alan bir diyalogda Samiriler’in ne zaman yahudilerin arasına geri alınacağı şeklindeki bir soruya, “Onlar Gerzim dağını reddedip Kudüs’ü ve ölülerin tekrar dirilişini kabul ettiklerinde bundan sonra bir Samiri’yi soyan bir İsrailli’yi soyan gibi olacaktır” şeklinde cevap verilmiştir (Montgomery, s. 203). Her ne kadar Samiriler, Gerzim’i terkedip Kudüs’ü kutsal mekan kabul etmemiş olsalar da XI. yüzyılda başlayıp XIV. yüzyılda tamamlanan bir sürecin ardından ölülerin tekrar dirilişine inanmaya başlamışlardır, bu inanç günümüz Samiriler’inde de yaşamaktadır (Pummer, s. 8070).

Samiriler tarafından hazırlanan bir el kitabında Samiriler ile yahudiler arasında mevcut olan temel farklılıklar listelenmiştir (Sassoni, s. 29-31). Bu listede kutsal mekan, kutsal kitap ve takvimle ilgili farklılığın yanı sıra ibadet, dini otorite ve neseple ilgili bazı farklara işaret edilmiştir.

Samiriler’e göre Tevrat’ın otoritesi hahamlara (rabbi) değil kohenlere aittir; Mesih de Yahuda kabilesinden değil Yusuf veya Levi soyundan gelecektir; nesep de anne değil İbrani ataları (İbrahim, İshak, Yakub) tarafından uygulandığı üzere baba yoluyla sürmektedir.

Ayrıca Samiriler Fısıh (Pesah) kurbanı uygulamasını devam ettirme, Tevrat’a dayanmayan Purim ve Hanuka bayramlarını kutlamama, Şabat süresince kandil yakmama ve cinsel ilişkiye girmeme, ibadet için herhangi bir cemaat sayısını şart koşmama gibi uygulamalarıyla yahudilerden ayrılır.

Samiriler, Çıkış kitabında (bab 12) anlatıldığı gibi Gerzim dağında Fısıh kuzusu kurban eder ve Tevrat’ta emredildiği gibi ateşte pişirip yerler. Yahudiler ise Kudüs’teki mabedin milattan sonra 70’te yıkılmasından sonra kurban ve takdime ibadetinin askıya alındığını kabul ederler.



Yazar Hakkında

  • @Dünya Dinleri

    @Dünya Dinleri

    Bırakın Fikirleriniz Özgür Kalsın ! https://www.alternatifforum.org

    Dunyadinleri.Com Yöneticisi